Dünyanın küresel bir köy olduğu, artık hepimizin kabul ettiği bir gerçeklik. Bu küresel köyün alıcısı mı satıcısı mı, zengini mi fakiri mi olacağınızı belirleyen unsur ise sizin üretiminiz, satışınız, karınız ve bütün bunların bir bileşimi olarak gelişmişlik düzeyiniz.
Konumuz gıda, özellikle de süt ürünleri olduğuna göre küresel piyasalardaki gelişmeleri dikkatle izlemek, gelecek trendlerini gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), sahip olduğu imkan ve kabiliyetler ile gıdada beş önemli emtiayı (tahıl, süt, et, bitkisel yağ ve şeker) küresel piyasalarda fiyat bazında izleyen ve açıkladığı verilerle gıdanın küresel oyuncularına istikametin nereye doğru olduğunu gösteren çok önemli bir yapılanma.
FAO’nun 2016 yılının daha ilk günlerinde açıkladığı veriler, gıda sektörü için 2015 yılının, en azından fiyatlar bakımından hiç de iç açıcı geçmediğini gösterdi.
Nasıl olsun ki? Küresel gıda fiyatları, 2015 yılı ile birlikte birbirini izleyen dördüncü yılı da düşüşle kapatmış durumda.
Süt ürünlerinde ise durum daha da vahim.
FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi, geçen yıl 160,3 puan ortalamasıyla, 2009 yılından bu yana en düşük değerini aldı.
Düşünebiliyor musunuz, aylık olarak görülen yükselişleri bir kenara bırakırsak, küresel piyasalarda süt ürünleri fiyatları tam 6 yıldır aşağı yönlü bir seyir izliyor.
Gıda sektörü üretiminin, mevsim ve iklim koşulları dolayısıyla inişli çıkışlı bir seyir izleyen tarımsal hammaddelere bağlı olduğunu da gözden uzak tutmayalım. Bu nedenle, kimi aylarda gözlenen artışların da bir değeri kalmıyor.
Araştırmalar, 2050 yılında 9 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun beslenmesi için gıda üretiminde yüzde 60-70 oranlarında bir artış gerektiğine işaret ediyor. Peki bir yandan gıda fiyatları düşerken, dünyaya yetecek gıdayı kim üretecek?
Aslında doğru soru şu:
Bu fiyatlarla gıda üretiminde hangi ülkeler ayakta kalır, hangi ülkeler mevzi kaybeder?
Tabii ki; daha bol, ancak daha ucuz tarımsal hammaddeyi gıda sanayine kanalize edebilen, gıda üretiminde de verimliliği gözeten, inovasyona dayalı, katma değeri yüksek ürünlerle piyasada olabilen ülkeler söz sahibi olacaklar.
Bir şeyi artık hepimizin anlaması gerekiyor.
Gıda üretiminde maliyetleri aşağıya çekmediğimiz takdirde, pahalı üretimlerimizle ne ihracat pazarlarında var olabiliriz ne de kendi insanımıza düşük fiyatlarla gıda yedirebiliriz.
Yazımın sonunda 64. Hükümet’te Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi gerçekten zor bir görevi üstlenen sayın Faruk Çelik’e başarılar diliyorum.
Sayın Çelik, bugüne kadar tarım, hayvancılık ve gıda alanında resmen bir sorumluluk üstlenmese de, biliyoruz ki, yıllardır siyasetin içinde bulunan bir isim olarak bu alana ilişkin doğru tespitleri de vardır.
Zaten göreve başlar başlamaz attığı adımlar da, Türkiye’yi doyuran gıda ve tarım sektörüne büyük katkıları olacağını göstermektedir. Kendisine kolay gelsin diyorum.
Hepinize mutlu yıllar…
Süt sektörü çözüm peşinde…
Geride bıraktığımız 2015 yılı, maalesef süt sektörü açısından hiç de olumlu bir final yapmadı.
Detaylarını gazetemizin sayfalarında göreceğiniz gibi çiğ süt üretimindeki artışa rağmen, özellikle yılın son aylarında süt ürünleri ihracatımızı sıkıntıya sokan gelişmelere hep birlikte tanık olduk.
Süt üretimindeki kotaları kaldırdıktan sonra üretimindeki artışları ihracata kanalize eden Avrupa Birliği, Rusya ambargosu nedeniyle diğer ihracat pazarlarında düşük maliyetli süt ürünleri ile çetin bir rakip olup çıktı.
Rusya’nın AB’ye uyguladığı gıda ambargosu, Türkiye süt sektörü olarak ihracatta elimizi güçlendirmişti. Ta ki, Kasım ayında Rusya ile ülkemiz arasında patlak veren uçak krizine kadar. Rusya, kriz dolayısıyla 1 Ocak’tan itibaren uygulamaya koyduğu ambargolu ürünler listesine süt ürünlerimizi almadı ancak ilişkilerdeki gerilim, ihracat konusundaki girişimlerimizi de kesintiye uğrattı.
Oysa krizin hemen öncesinde süt ürünleri ihracatında yaşanan engellerin aşılması noktasında Moskova’da, Rusya pazarına girecek ürünlerde tek söz sahibi olan Rusya Federasyonu Veterinerlik ve Bitki Gözetim Servisi’nin (Rosselhoznadzor) Başkanı sayın Sergey Dankvert ile sorunları görüşme fırsatı buldum.
18-19 Kasım 2015 tarihlerinde Moskova’da düzenlenen II. Uluslararası Tarımsal Sütçülük Forumu’na Dankvert ile birlikte katıldık, ardından da bir araya gelerek, Türkiye süt ürünlerinin Rusya’ya ihracatı önündeki sorunların çözümü konusunu ele aldık. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi iki ülke arasında patlak veren uçak krizi sonrası yapılan açıklamalar ve yaşanan gelişmeler, Rusya pazarı konusunda yeni bir adım atılmasını oldukça zora soktu.
Ülkemizde süt ve süt ürünleri tüketiminin, çiğ süt üretimine paralel olarak artmadığı gerçeğini göz önüne alırsak, üretilen çiğ sütün değerlendirilmesi ve sektördeki gelişmenin kesintiye uğramamasının tek yolu ihracatı artırmaktır. Bu noktada, 64. Hükümet’te Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görevini üstlenen sayın Faruk Çelik’in aldığı brifingler ve sektör temsilcileriyle yaptığı toplantıların önemine işaret etmek istiyorum. Gerek sayın Bakanımızla gerekse Bakanlık yöneticileri ile yaptığımız toplantılarda sektörde yaşanan sıkıntıları masaya yatırdık, çözüm önerilerimizi ortaya koyduk. Konulara hızlı bir şekilde vakıf olan sayın Bakanımızın, bu ay içinde Türkiye’nin dış temsilciliklerindeki ekonomi müşavirleriyle ihracatın artırılması gündemli bir toplantıda bir araya gelecek olması sevindirici bir gelişme. İnanıyorum ki bu, sektör ihracatımıza da yeni bir ivme kazandıracaktır.
Kasım ayında toplanan Ulusal Süt Konseyi Genel Kurulu’nu yaptık. Konseyimizin değerli delegeleri, USK Yönetim Kurulu’nu belirledi, Yönetim Kurulumuz da Başkanlık görevini yine bana tevdi etti. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum.
Son söz; acısıyla, tatlısıyla bir yıl geride kaldı. 2016’da ülkemize, milletimize, sektörümüze sağlıklı ve bol kazançlı günler dilerim.
Kayıt Dışılık
Sevgili okurlar;
Son birkaç sayıdır özellikle yetiştiricilikte verim kayıplarını inceledik. Bu sayıda da kayıt dışılığı masaya yatıracağız.
TÜİK verilerine göre, 2014 yılında Türkiye’de 16.867 bin tonu inek sütü olmak üzere 18.498.630 ton çiğ süt üretilmiş, bu sütün 8.625 bin tonu (%51) kayıt altına alınabilmiştir. Üretilen çiğ süt miktarı artmakta, sanayiye giden çiğ sütün oranı neredeyse sabit kalmaktadır.
İnsan sağlığı, ülke ekonomisi ve sektördeki istikrarı ciddi biçimde tehdit eden kayıt dışılık; sektörde adil rekabet ortamını zedelemekte, kayıt dışı faaliyet gösterenler diğerlerine oranla daha az veya hiç vergi vermedikleri için rekabet üstünlüğüne sahip olmaktadırlar. Daha da önemlisi vergilerini tam ödeyen mükellefler de rekabet edebilmek için diğerlerini takip etmek zorunda kalmakta, süreç her geçen gün kendi kendini besleyen ve onarılmaz bir hal almaktadır. Süt ve süt ürünlerinin tüm aşamalarda çok sıkı denetlenmesi gerekirken, kayıt dışı üretim denetlenememektedir.
Bir yandan sektörel verilerin sağlıklı biçimde tespitine engel olurken, diğer yandan fiyat istikrarsızlığına, dolayısıyla haksız rekabete ve yüksek miktarda vergi kayıplarına sebep olan kayıt dışılık; süt ve süt ürünleri piyasasında görülen istikrarsızlığında temel sebeplerinden biri, belki de en önemlisidir. Bu bakımdan, süt ve süt ürünleri endüstrisinin gelişiminin önündeki en büyük engeldir.
Gıda sektöründeki kayıt dışı üretim, diğer sektörlerden farklı olarak halk sağlığını ciddi boyutlarda tehdit etmektedir. Gelişmiş ülkelerde çoktan unutulan, ülkemizde ise hala yaygın olarak tüketilen açık süt (sokak sütü) ve süt ürünleri satışı kanunen yasak olmasına rağmen, hemen her yerde rahatça alınıp satılabilmektedir. Ambalajsız olarak tüketime sunulan sokak sütlerinin dayanma sürelerinin artırılması amacıyla süte karbonat, soda gibi kimyasal maddeler katılabilmekte, hatta yağı alınıp yerine su konularak besin öğelerinde de hile yapılabilmektedir. Eskiden fakir hastalığı olan Brusella, hatalı bilgilendirmeler nedeniyle artık eğitim düzeyi yüksek kişilerde de görülmektedir.
Kayıt dışılığın önlenmesinde tüketici tercihleri en önemli belirleyicidir. Tüketici, sokak sütü ve açıkta satılan ürünler yerine endüstri tarafından üretilen ambalajlı süt ve süt ürünlerine yönlendirilmelidir. Sektörün bu konuda yoğun çabaları olmakla birlikte, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere bu konuda yetkin tüm kurum, STK ve bilim adamları ile medyanın sektöre destek vermeleri gerekmektedir. Merdiven altı üretime karşı farkındalık artırılmalı, denetimler sıklaştırılmalıdır. Çiğ sütte kayıt dışılığı önlemek için çiğ sütün tamamının süt birlikleri vasıtasıyla soğuk zincir içinde pazarlanması sağlanmalıdır. Bunun için Bakanlık, “Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik” ile önemli bir adım attı.
Öncelikle bütün insanlığa, sonra ülkemize ve milletimize huzur dolu bir yıl dilerim. Sağlıcakla kalın.
Süt ve süt ürünleri sektörünü neler bekliyor? 0
016 SÜT EKONOMİ
OECD ve FAO’nun ortak bir çalışmayla yayınladığı 2016-2025 Tarımsal Görünüm raporu, başlıca tarım ve gıda ürünleriyle ilgili analiz ve önümüzdeki 10 yıllık döneme ilişkin tahminlere yer veriyor. Raporda süt ve süt ürünleri konusunda da detaylı analizlere yer verildi.
Süt ve süt ürünlerinin uluslararası fiyatları, 2013 yılından bu yana düşmeye devam ediyor. Düşüş, özellikle yağsız süt tozu (YST) ve tam yağlı süt tozu (TYST) ürünlerinde belirgin.
Süt ve süt ürünleri piyasası ne durumda?
Çin’in ithalat talebinin düşmesi, fiyatlardaki düşüşün arkasındaki önemli bir neden. TYST talebi, 2014 seviyelerine kıyasla %34 düştü. Çin’den gelen talepteki bu düşüşün yanında, önemli ihracat piyasalarındaki üretim büyümesi devam etti. Toplam süt üretimi, Avustralya’da %4, Avrupa Birliği’nde %2, Yeni Zelanda’da %5 ve ABD’de %1 oranında artış gösterdi.
Rusya Federasyonu’nun ithalat yasağı, süt ürünleri ticaretini kısıtlamaya devam ediyor. Bu durum özellikle Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya’nın yaptığı ihracatı etkiledi. 2017 yılı başına kadar sürmesi beklenen yasak sonra erdikten sonra, ticaretin devam etmesiyle peynir ithalatının hızla artması, bu talebin Avrupa Birliği ve ABD tarafından karşılanması bekleniyor.
Okyanusya’daki üretimde de bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bu bölgedeki düşük süt ürünleri fiyatları, toplam süt hayvanı sayısının 2015 yılında %2,7 oranında düşmesine neden oldu. Ayrıca, 2016 yılında, El Niño ile bağlantılı kuraklık ve şiddetli geçen kötü hava koşulları, Okyanusya’nın çayıra dayalı üretim sistemini sınırladı. Bu sıkıntıların Yeni Zelanda’daki üretimi %6,8 oranında azaltması ve Avustralya’daki büyümeyi durdurması bekleniyor.
Avrupa Birliği’nde (AB) iyi olan kâr payları ve Nisan 2015’de kaldırılan AB süt kotası, AB’deki toplam süt üretiminin artmasını destekliyordu. Ancak bu artışın AB Üye Ülkeleri arasındaki dağılımı dengeli değildi. Örneğin 2014-2015 pazarlama yılındaki süt üretimi İrlanda’da %18,5, Almanya’da %3,7, İngiltere’de %2,9 ve Hollanda’da %11,9 oranında arttı. Artan süt üretimi ve AB içi tüketimdeki kısıtlı artışla birlikte, AB’nin tüm önemli süt ürünlerindeki ihracat toplamının 2013-2015 tabanı ve 2025 arasında %58,5 oranında artması bekleniyor.
Süt ve süt ürünleri toptan satanlar genellikle büyük çiftlikler veya süt toptancısı toplama merkezleridir.
Süt ve süt ürünleri piyasasında öne çıkan tahminler
Gelişmekte olan ülkelerdeki kişi başına düşen süt ürünleri tüketiminin orta vadede istikrarlı bir şekilde artması bekleniyor. Artan gelirler ve 2013 yılındaki pik noktasından sonra düşen süt ürünleri fiyatları, tüketim artışını destekleyen nedenler olarak karşımıza çıkıyor.
Orta Doğu ve Asya’da, Suudi Arabistan, Mısır, İran ve Endonezya gibi bazı piyasalarda tüketimin güçlü bir şekilde artması bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki kişi başına düşen süt ürünü tüketiminin yıllık %0,8 ve %1,7 arasında olması, en düşük büyümenin peynirde, en yüksek büyümenin taze süt ürünlerinde görülmesi bekleniyor.
Ayrıca, gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen tüketimin taze süt ürünleri için yılda %0,5, YST için yılda %1,1 oranında büyümesi bekleniyor.
süt özellikle inek sütü artışları dünyada dalgalanmalar göstermektedir.
2013-15 dönemindeki seviye temel alındığında, 2025 yılında dünya süt üretiminin 177 milyon ton artması (%23) bekleniyor. Yıllık %1,8’e denk gelen bu artış oranı, geçtiğimiz 10 yıllık dönemde yakalanan yıllık %2,0’lik artışın altında kalıyor. Bu büyümenin büyük bir kısmının (%73), özellikle Hindistan ve Pakistan gibi gelişmekte olan ülkelerden gelmesi bekleniyor.
Söz konusu büyümenin önemli bir kısmını, gelişmekte olan ülkelerde yıllık %2,9’luk büyüme oranını yakalaması beklenen taze süt ürünleri oluşturacak. Dünya seviyesinde, tereyağı, peynir, YST, TYST gibi başlıca süt ürünlerinin üretimi, süt üretimine yakın bir hızda artsa da, taze süt ürünlerinin gerisinde kalıyor.
İfade edilen arz ve talep etkenlerinin bir sonucu olarak, tüm süt ürünlerinin nominal fiyatlarının orta vadede artması bekleniyor. Tereyağı ve peynirin reel fiyatlarının önümüzdeki 10 yıllık dönemde sınırlı bir şekilde artması bekleniyor.
günlük süt istanbul 3 gida düzenleme kanunları ile ayarlanmalıdır.
Para piyasalarının etkileri
Hem ABD dolarının hem de avronun güçlenmesi, ABD ve AB’nin uluslararası piyasalardaki rekabetçiliğini düşürerek ihracat büyümesi üzerinde baskı oluşturacak. Tam tersine, Arjantin, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki ihracatçıların, zayıf para birimleri sayesinde dünya piyasasında daha rekabetçi bir konuma gelmesi bekleniyor.
2014-15 yılındaki düşüş sonrasında, önümüzdeki 10 yıllık dönemde kesintisiz bir ihracat büyümesi bekleniyor. Avrupa Birliği YST ve peynirin; Yeni Zelanda ise tereyağı ve TYST’nin ana ihracatçısı olacak.
Küresel süt ürünleri emtia piyasası, hava koşullarının değişkenliği, politika değişimleri ve önemli ülkelerdeki ticaretin açılması ve kapanmasından etkilenebilir. Süt ürünleri piyasasındaki gelişmelerin çoğu, Çin’deki ithalat talebi ve üreticilerin düşük fiyatlara hızlı tepki vermesi sayesinde gerçekleşecek.