İthal Sığırlarda Hastalık

Hayvan ithalatında hastalık paniği
Bakanlar Kurulu Kararı ile 2017 yılı için Et ve Süt Kurumu’na 500 bin baş besilik sığır ithalatı yetkisi verildi. Bu hayvanlardan 17 bini Romanya’dan ithal ediliyor. Anlaşma kapsamında ithalatına başlanan hayvanlarda ölüm oranının yüksek olması yetiştiricileri büyük zarara uğratırken,sektörde hayvan hastalığının ve ölümlerin artmasından endişe ediliyor.
İthal Sığırlarda Hastalık

Et ve Süt Kurumu tarafından Romanya’dan ithal edilen ve ülke genelinde dağıtımı yapılan hayvanlarda hastalık ve ölüm oranının yüksek olması yetiştiriciler de paniğe neden oldu. Türkiye’nin dört bir yanında artan hayvan ölümleri yetiştiricileri büyük zarara uğratırken, hayvan hastalığının ülkeye yayılarak diğer hayvanları da olumsuz etkileyeceği endişesi yaşanıyor.
Bakanlar Kurulu, 2017 yılı için Et ve Süt Kurumu’na 500 bin baş besilik sığır ithalatı için yetki verdi. Et ve Süt Kurumu aldığı yetki kapsamında Romanya’da iki firma ile 17 bin baş besilik hayvan ithalatı için anlaşma imzaladı. Anlaşma kapsamında ithalatına başlanan hayvanlarda Sığır Pasteurellozu” hastalığına bağlı olarak ölüm oranının yüksek olması yetiştiricileri büyük zarara uğratırken,sektörde hayvan hastalığının ve ölümlerin artmasından endişe ediliyor.
Hayvanları stres mi öldürüyor?
DÜNYA’nın edindiği bilgilere göre son bir ayda Romanya’dan ithal edilen besilik hayvanlardan 700’ü öldü. Veteriner hekim raporlarına göre ölüm nedeni yüksek ateş,solunum yetmezliğine neden olan “Sığır Pasteurellozu” hastalığı. Hastalığın en önemli nedenlerinden biri uygun koşullarda taşınmadığında hayvanların yaşadıkları stres olarak gösteriliyor. Romanya’dan ithal edilen hayvanlar gemi ile Kocaeli Derince Limanı’na getiriliyor ve buradan Türkiye’nin hemen her bölgesine gönderiliyor.
Hastalık ve ölüm yayılacak endişesi
Diyarbakır’da faaliyet gösteren OPAŞ Gıda,Tarım, Hayvancılık,Fotoğrafçılık,Kırtasiyecilik, İnşaat ve Ticaret Sanayi Anonim Şirketi’ne ait besi işletmesinin sahibi Cahit Pekkolay, 60 baş besilik hayvan aldığını ve 1 ayda 16 hayvanının öldüğünü 11 hayvanının da hasta olduğunu söyledi. Aynı gemi ile gelen hayvanları alan Malatya,Niğde,Batman ve daha bir çok bölgedeki yetiştiricilerle görüştüklerini ve onlarında hayvanlarının öldüğünü belirten Pekkolay yaşadıklarını DÜNYA’ya anlattı:”Bir ay önce Kocaeli Derince Limanı’nda Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği’nden 60 baş besilik hayvan aldım. Bunun için 75 bin 600 Avro ödedim. Hayvanları getirdik besiye aldık fakat kısa süre sonra hayvanlar hastalandı ve ölümler başladı. Bugüne kadar 16 hayvanım öldü, 11’i de hasta. Veterinerler akçiğer hastalığı olduğunu söylüyor.Aldığımız hayvanlar daha önce aldıklarımızdan çok farklı. Avrupa’dan ithal hayvanlar genellikle Simental, Belçika Mavisi,Şarole olur. Bunların tam olarak ırkı bile belli değil.Bizim uğradığımız zararın karşılanmasını istiyoruz. Diğer hayvanlarımızın da hastalanmasından ve ölmesinden korkuyoruz. yetkililerin olaya el koyarak çözüm getirmelerini istiyoruz.”
İthal Simental Sığır
Ölüm oranı yüksek
Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Bülent Tunç,Türkiye’de besilik hayvan ithalatının Et ve Süt Kurumu tarafından yapıldığını belirterek DÜNYA’nın soruları üzerine şu bilgiyi verdi:” Birlik olarak ithal edilen hayvanların yurtiçinde dağıtım organizasyonunu yapıyoruz. Özellikle küçük ölçekli işletmelerin,yetiştiricilerin taleplerini karşılamak, onlara yardımcı olmak için bu işi yapıyoruz. Bu hayvanların seçimi, kontrollerinin yapılması, ülkeye getirilmesinde bizim hiç bir dahilimiz yok. Biz yurtiçinde limandan gerekli sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra alıp üreticilere teslim ediyoruz. Hayvan ölümlerinin olduğu doğru. Ben de 78 hayvan aldım. Bunlardan 11’i öldü.Bir sorun olduğu görülüyor. Bursa,Adıyaman,Balıkesir,Malatya ve diğer illerde hayvanlar öldü.Bugüne kadar 600-700 hayvan öldüğü bilgisi var. Bu normal bir durum değil. Yüzde 2-3 ölüm olabilir. Fakat yüzde 7-8 hatta 10’un üzerinde ölüm varsa bir sıkıntı olduğunu gösterir. Bunun nedeni açıklanması gerekir. Yetiştirici haklı. Hayvan ölümleri normal sınırlar içinde değil.Yapılacak tespitten sonra zararları karşılanması gerekir.”
Alınan numuneler inceleniyor
Et ve Süt Kurumu yetkililerinin yaşanan hayvan ölümleri ile yakından ilgilendiğini ve hayvanlardan alınan numunelerin incelendiğini anlatan Tunç: “Ölen hayvanlar için tutanak tutuyoruz. Devletin veterinerleri gerekli tutanakları tutuyor. Durumu Et ve Süt Kurumu’na bildiriyoruz. Biz birlik olarak bugüne kadar 4 yazı gönderdik.İlgilenmiyorlar dersek doğru olmaz. Et ve Süt Kurumu yetkilileri yakından ilgileniyorlar.Hem tespit konusunda hem de ölen hayvanlardan alınan kan numuneleri tahlil ediliyor. Sonuçlar her şeyi ortaya çıkaracak. Bu hayvanlar hasta olarak mı geldi,getirildi? Bunlar hepsi ortaya çıkacak. Devletin görevlendirdiği veteriner hekim hayvan alınan ülkeye giderek kontrollerini yapıyor.veteriner hekim onayı olmadan bu hayvanların ithal edilmesi mümkün değil. Bu hayvanlar ülkeye girmeden bir kez daha sağlık kontrolünden geçiriliyor ve ondan sonra millileştiriliyor. Bu nedenle sabırla kan tahlili sonuçlarını bekliyoruz. Üreticilerimiz merak etmesinler.Zararları karşılanacaktır.”dedi.
İthal Sığırlar
İthalata yapılacaksa işin ehline bırakılmalı
Dünyada Et ve Süt Kurumu benzeri ithalat yapan bir kuruluş olmadığını ileri süren Bülent Tunç, Türkiye gibi bir ülkenin hayvan ithalatı yapmasının kabul edilebilir bir durum olmadığını söyledi. Tunç sözlerini şöyle sürdürdü:” Devlet bizim başımızın tacı. Fakat, devletin işi hayvan ithal etmek değil,olmamalı.İşi sahibine vereceksin. Damızlık Birlikleri, Tarım Kredi Kooperatifleri, Hayvancılık Kooperatifleri,Kırmızı Et Üreticileri Birliği ve daha bir çok kooperatif örgüt var. Bunlar kendi üyeleri,ortakları için ithalata ihtiyaç varsa, yapabilirler.Hayvancılığı yapan,hayvanı bilen tanıyanlar ithalat yapmalı. Devlet kuralları koyar ve bu kurallara uyulup uyulmadığını kontrol eder. Ama devletin kendisi ithalat yaparsa bu devleti de yıpratır. Devletin getirdiği hayvanlar hasta çıktı,öldü denildiğinde bundan devlet zarar görür.”

Ölüme neden olan hastalık:Sığır Pasteurellozu
Solunum yolu hastalığı olarak bilinen Sığır Pasteurellozu’nıun en önemli belirtileri yüksek ateş,öksürük,solunum güçlüğü olarak biliniyor. Hastalık büyük oranda strese bağlı olarak ortaya çıkıyor. Romanya’dan ithal edilen hayvanların da uygun olmayan koşullarda taşındığı ve buna bağlı olarak hayvanların stresi girerek hastalandığı düşünülüyor. Veteriner hekimlerin verdiği ölüm raporlarında da Pasteurelloz hastalığı yer alıyor.

 

Pasteurella

KATEGORILER: SOLUNUM , GENÇ HAYVAN

Mannheimia haemolytica ve Pasteurella multocida sığır pnömoniye sebep olan en yaygın bakteridir. Muhtemelen hastalık riskini artıran birincil patojenler virüsler gibi farklı ajanlar olabilir. Pnömoni stres koşulları ile ortaya çıkar, örneğin genç hayvanların yer değişimi gibi ve yayılmaya başlar.

Mannheimia haemolytica, solunum yolu enfeksiyonu geçiren sığırlarda en sık izole edilen bakteridir. Daha az sıklıkla kültüre edilmiş olmasına rağmen Pasteurella multocida da bakteriyel pnömonin önemli bir nedenidir. Histophilus somni de giderek BRD ye sebep olan önemli bir patojen olarak kabul edilmektedir.

Bu bakteriler sığır nazofarenksin (Histophilus) normal sakinleridir. Akciğer apsesi oluştuğunda genellikle kronik pnömoni ile birlikte Arcanobacterium pyogenes de sık olarak izole edilmiştir.

 

Belirtiler:

Bakteriyel pnömoni klinik belirtileri, genellikle solunum yolu viral enfeksiyonlarının işaretleri ile takip edilir. Bakteriyel pnömoni başlaması ile klinik belirti şiddetinin artması,  depresyon ve toksemi ile karakterize edilir. Ateş (40 ⁰C-41⁰C), burun akıntısı, mukopürülan seröz, nemli öksürük ve hızlı, sığ solunum vardır. Cranioventral akciğer bölgesinin dinlendiğinde bronşlarda hırıldama sesleri duyulur.

Ağır vakalarda, plörezi düzensiz solunum ile karakterizedir ve inleme gelişebilir. Pnömoni, genellikle akciğer apse oluşumu ile ilişkilidir, kronik hale gelmesi durumunda, hayvan görünüş olarak verimsiz olur.

Normal şartlar altında, M. haemolytica üst solunum yolu özellikle bademcikler ile sınırlı kalır. Sağlıklı hayvanda kültüre etmek oldukça zordur. Stres veya viral enfeksiyon sonrası M haemolytica çoğalma oranı üst seviyeye yükselir ve hızlı bir biçimde üst solunum yolunda artmaya başlar, bakterinin artık kültüre edilme olanağı vardır.

Pnömoni ye neden olan P. multocida nın  patogenezisi iyi anlaşılamamıştır. Bu fırsatçı organizma solunum sistemi hasar görmüş hayvanların akciğerine yerleşerek, enzootik dana pnömoniye, besi sığırlarında akciğer lezyonlarına ve irinli bronkpnömoniye sebep olur.

H. somni akciğeri istila edebilir. Solunum sistemine zarar vererek pnömoniye sebep olur. Bu organizma, beyin, kalp kası, sinovyum, plevral ve perikardiyal yüzeylere akciğerden sistemik yayılma yeteneğine sahiptir. Bu organ sistemlerine yayılma gösterdiğinde sık sık ölüm meydana gelebilir.

 

Tanı:

Genellikle, serolojik test veya doğrudan bakteri tespiti ile yapılır,  tanı bakteri kültürüne dayanır. Kültürleme özgüllüğünü artırmak için ölümden önce swab ile alt solunum yolundan örneklerin toplanması gerekir. Akciğer örnekleri ölüm sonrası kültürleme için gerekli olabilir.

Mümkünse, kültür için örnekler antimikrobiyal duyarlılık kalıplarının belirlenmesini için antibiyotik ile tedavi edilmemiş hayvanlardan alınmalıdır.

 

Tedavi:

Hastalığın erken belirtilerini tespit becerisine sahip eğitimli personel tarafından erken tanınması, başarılı tedavi için önemlidir. Gram negatif bakterilere karşı etkili antibiyotikler seçilmelidir. Uzun etkili antibiyotikler, özellikle sığır bakteriyel pnömoni tedavisi için geliştirilmiştir. Yeniden nüksetmenin önüne geçmek için, belirgin iyileşme olmadan antibiyotik tedavisine devam edilmelidir.

 

Önlemler:

Önleme; stresi en aza indirip, yeterli beslenme, parazit kontrolü, etkili ve erken aşılama programının kurulması ve sürüye yeni hayvan katılımını azaltarak biyogüvenliğin sürdürülmesi gibi şartlara bağlıdır. Bazı yeni aşılar hastalığı engellemekte başarılıdır. Bu aşılar canlı kültürleri içerir. Doğum öncesi yapılacak aşılama kolostrumdaki antikorların artmasına yardımcı olur.

SIĞIRLARDA FİBRİNLİ PNEUMONİ

(Lober Pneumoni=Kruppoz Pneumoni)

Sığırcılıkta rastlanan en önemli hastalıkların başında gelir. Özellikle Besi Sığırcılığında Solunum Sistemi Hastalıkları en büyük kayıba neden olan hastalıklar olma özelliğini sürdürmektedir.

Kayıplar:
1-Ağırlık Kayıpları
2-Ölümlerle Olan Kayıplar
3- Tedavi Masrafları A.B.D.’de Besi yerlerindeki hastalıklarda klinik tanıların 3/4’ünde, otopsi tanılarının 2/3’ünde Solunum Sistemi hastalıkları sorumlu bulunmuştur. Lober Pneumoni tarzında seyreden Shipping Fever olarak da anılan besi sığırlarındaki YOL VURGUNU çok faktörlü enfeksiyon hastalıklar grubundandır.
a-Dispozisyon Yaratan Faktörler (Stress faktörleri)
b-Viruslar
c-Bakteriler

Dispozisyon Faktörleri: Açlık, susuzluk, aşırı sıcak ve soğuk, toz, nakliye, yorgunluk, ani iklim değişiklikleri, ahır hijyeninin iyi olmayışı, mineral madde noksanlıkları, vitamin noksanlıkları, buzağılarda sütten kesme döneminin stresi.

Viruslar: Parainfluenza 3 virusu, Respiratory Syncytial virus, IBR virusu, Adenoviruslar, BVD (Bovine Viral Diarrhea) virusu, Herpesviruslar, Enteroviruslar, Parvoviruslar, Reoviruslar, Rhinoviruslar.

Bakteriler: Pasteurella haemolytica, Pasteurella multocida, Pneumococ, Streptococ, Haemophilus somnus, Mycoplasmalar, Clamydialar, Cornyebacterium. Ölüm sebebi öncelikle Pasteurella lardır. Şiddetli stres ve predispozisyon faktörleri solunum yolundaki yıkımlanmanın ilk safhasında yer alır. Daha sonra bakteriyel pneumoni oluşur.

Deneysel olarak bakteriyel pneumoni olayları yaratmak genellikle başarılı olmamıştır. Başlangıçta stres faktörleri ve viruslar ile oluşan bir yıkımlanmanın ardından bakteriyel enfeksiyon ve hastalık kendini gösterir. Ölüm sebebi ise genellikle Pasteurella ların oluşturduğu pneumoni tablosudur.
Tipik klinik solunum yolu hastalığı Sığırların besi yerlerine gelişlerini takip eden birkaç gün ve hatta birkaç saat içinde başlar. 150-250 kg. canlı ağırlık arasındaki danalarda Morbidite %20- 80, ölüm (Mortalite) % 1-100 ldur. Ölüm hipoksemi ve toksemi sebebi ile olur.
Buzağılarda ise hastalığın çıkış zamanı daha çok sütten kesme zamanıyla ilişkilidir. Lober Pneumonilerin Besi sığırlarının başlıca hastalığı olmasındaki en büyük sebep danaların toplu olarak bulundukları yerlerdir. Bunların başında hayvan pazarları gelmektedir. Yine farklı yerlerden gelmiş danalar pazar yerlerinde olduğu gibi, taşıma araçlarında da birlikte olduklarında hastalık etkenleri bulaşır. Hastalığın besi yerine geldikten birkaç gün ya da birkaç saat sonra hemen kendini göstermesinin sebebi budur.
Solunum yolu hastalıklarının tek bir enfeksiyon ajana bağlı olması nadirdir. Enfeksiyona katılan ve yol açan en önemli virus grupları ile diğer mikroorganizmaları inceleyelim;

PARAİNFLUENZA 3 VİRUSU
Paramyxovirus grubundan olup sıklıkla sığırlarda solunum yolu enfeksiyonlarına katılır. Serolojik çalışmalar Parainfluenza 3 virusunun çok yaygın olduğunu göstermiştir. Parainfluenza 3 virusunun sadece bir serotipi vardır. Ancak farklı virulansta suşları rapor edilmiştir. Virulans içerdiği Neuraminidase enziminin miktarıyla ilişkili olup, virus bu enzim sayesinde solunum mükoz bariyerlerini aşarak hücre membranına penetrasyon ve absorbsiyon sağlar. Sekunder invazyon yapan oportunistik bakteriler ile birlikte (Pasteurella Türleri) şiddetli solunum yolu hastalığı yapar. Buzağılarda PI3 virusuna karşı kolostrum antikorları altıncı aya kadar giderek azalan koruyuculuğa sahiptir. Parenteral ve intranasal aşıları vardır.

RESPİRATORY SYNCYTİAL VİRUS
Sığırların Solunum Yolu hastalıklarına katılan paramyxovirus grubundan diğer bir virustur. Önemli solunum yolu patogenlerinden olup, PI3 gibi sekunder bakteriyel invazyonlarla beraber ateş, öksürük, seröz burun akıntısı, sık soluma ile karakterize bir hastalık yapar. Son yıllarda aşısı geliştirilmiştir.
IBR (Infectious Bavine Rhinotracheitis)
Herpesvirus grubundandır. Başlıca solunum yolu hastalığı olmak üzere çeşitli klinik belirtilerle ortaya çıkabilir. (Balanoposthitis, Vulvaginitis,Keratokonjunctivitis, Meningoencephalitis, Mastitis.) Aşısı vardır.

IBR hastalıklı bir buzağı

BOVİNE ENTEROVİRUS
Shipping Fever Kompleksine katılan, henüz tam olarak gruplanmamış, önemli bir virustur. En az 7 Serotipi vardır. Dışkıda ve burun swablarında hem normal, hem de hasta hayvanlarda izole edilmiştir. Tek başına enteroviruslarla hastalık oluşturmak için deneysel girişimler başarılı olmamıştır.

MYCOPLASMA
Bulaşıcı Sığır Pleuropneumonisinden izole edilmiştir. Bu yüzden PPLO terimi ile yıllarca anılmıştır. Önemli Mycoplasmalar; Mycoplasma bovis, M.dispar, M.arginini, Üreoplasmalar’ dır. Solunum yolu hastalığının yanısıra artrit, mastit, conjunctivit, genital sistem hastalıkları oluştururlar. Besi yerlerındeki topallıklarda ve solunum yolu hastalıklarında çoğunlukla Mycoplasma’lar izole edilir.

CLAMYDİA PSİTTACİ
Solunum yolu hastalığı, artritis, conjunctivitis ve genital sistem hastalıklarına sebep olur. Hava yolu ile bulaşır. Tek başına hafif şiddette solunum yolu hastalığı yapabilirse de sekunder enfeksiyon olarak da olaya karışır.

HEMOPHİLRUS SOMNUS
TEME (Tromboembolik Meningoencephalitis) hastalığının etkeni, gram (-) çubuklardır. Akciğer, beyin ve serebrospinal sıvıdan, eklemlerden izole edilmiştir. Pasteurella Pneumonilerinde birlikte seyreder. Sığırlarda septisemi ve encephalitis sebebi ile ani ölümlerin başlıca sorumlusudur.

PASTEURELLA
Fibrinöz Pnemoni = Shippring Fever, Pasteurelloz, hemorajik septisemi adlarıyla bilinen enfeksiyonun sebebi Pasteurella’lardır. Pasteurella multocida ve Pasteurella haemolytica, her ikisi de solunum yollarında normal olarak bulunur. Bunlar gram negatif çubuklar olup, P. multocida’ nın 16 Serotipi, P.haemolytica’ nın 13 Serotipi bilinmektedir. Yol vurgunu olaylarında daha çok Pasteurella haemolytica tip 1, biotip A izole edilmiştir. (Pasteurellaların koloni morfolojisi ve karbonhidrat fermantasyonuna göre A ve T olmak üzere 2 biotipi saptanmıştır.) Taşıma araçlarında, kalabalık satış padoklarında ve besi yerlerinde hava yoluyla yayılır. Sığırlar strese maruz kaldıktan sonra Pasteurella’ lar hastalık oluştururlar. Viruslar, Mycoplasmalar veya Clamydia’ lar tarafından yıkımlanmış solunum yolunda hastalığa sebep olurlar. Hastalık genellikle yüksek ateş, durgunluk, iştah ve ağırlık kaybı, gözyaşı akıntısı, burun akıntısı, öksürük, sık soluma ile karakterizedir.
Lezyonlar solunum sistemi boyunca, burun içini, sinusları, yutak, gırtlak, soluk borusu, akciğerler, lenf yumruları ve pleura’yı kaplar. Bazı sığırlarda Pericarditis şekillenebilir. Pasteurella’ lar bilinen birçok antibiyotiğe direnç kazanmışlardır.

Fibrinöz aksudatlı ve nekrozlu akciğer kesiti

PASTEURELLA PNEUMONİLERİNİN OLUŞUMU

Hastalık etkenleri intrabronşiyal yolla yayılır. Bronchiolitis şeklinde başlayan hastalığın yayılışı çok hızlıdır. Pasteurella ların Sitotoksik ve Leucotoksik özellik taşıyan endotoksinleri akut hastalık tablosuna yol açar. Neutrofil ve makrofajlar üzerinde yüksek toksik etki söz konusudur. Alveol duvarında nekroz ve pulmoner ödem meydana gelir. Hastalık insidansı ahırdan ahıra farklılıklar gösterir. Yangı önce sağ apikal lobta başlar, giderek kardiak, intermedier ve diyaframatik loblara yayılır.
Hastalığın 3 devresi vardır.
1-Hiperemi Devresi (Konjesyon Dönemi)
2-Hepatizasyon Devresi
3-Lysis-Resolusyon-Erime Devresi
Bu devreler düzenli bir yayılma göstermeyebilir.

Hepatizasyon devresi kruppoz Pneumoninin karakteristik özelliklerini taşır. Alveoller, bronşlar ve peribronchial doku fibrin ve kan bakımından zengin bir sıvıyla dolar. Fibrin pıhtılaşır. Bölge Karaciğer kıvamını andırır. Bu döneme “Kırmızı Hepatizasyon Dönemi”adı verilir. Daha sonra Leucocytlerin sızmasıyla renk grileşir.

Fibrinoz lober preumonide
fibrinopurulent eksudat

Buna “Gri Hepatizasyon” ya da “Sincabi Hepatizasyon” dönemi denir. Sonraki dönem proteolitik fermentlerin etkisi ile eksüdat kitlelerinin yumuşaması ve yağ dejenerasyonu sonucu hepatizasyonun sarı renge dönüşmesi dönemidir (Sarı Hepatizasyon). Hepatize olan bölgeler serttir ve otopside bir parça akciğer suya atıldığında dibe çöker. Lysis veya resolusyon dönemi ise hastalığın iyileşme dönemidir. Bu dönemde Fibrinli kitleler sulanarak çözülür. Zamanla dışarı atılırlar. Fibrinli Pneumoniler Pleuritis’le kombine olmaya meyillidirler.

SEMPTOMLAR
Fibrinli pneumonilerde akciğerdeki lezyonları yansıtacak şekilde klinik semptomlar dikkati çeker. Hiperemi devresinde yüksek ateş, durgunluk, iştahsızlık, solunum sayısı artışı, soluk güçlüğü, öksürük, seröz burun akıntısı, nabız sayısı artışı gibi semptomlar dikkat çeker. Oskültasyon da sertleşmiş veziküler sesler ve alt kesimlerden sertleşmiş Akciğerin bronchial sesler alınır. Beden ısısı 41-42 santigrat dereceye kadar cıkar.

Akciğerin apikal ve kardiak loblarında koyulaşma, şişlik ve mikroapseler

Hepatizasyon döneminin ilk birkaç gününde beden ısısı gene yüksektir, sonra normale doğru iner. Hiperemi devresinde olduğu gibi iştahsızlık, durgunluk, soluk güçlüğü, nabız ve solunum sayısı artışı gibi genel semptomların yanısıra ağrılı öksürük, serömükoz burun akıntısı, perküsyonda göğüs kafesinin Oro-Ventral bölümünde asamiyet, oskültasyonda boru sesi ve sert veziküler sesler duyulması da belirgindir. Göğüs kafesi ağrılıdır. Lysis devresinde hayvanın genel durumu iyileşmeye başlar, öksürük devam eder, burun akıntısı ve bu arada idrar miktarı artar. Asamiyet sahası küçülür. Oskültasyonda yaş harharalar ve fibrin kitlelerinin erimesi ile ilgili olarak çıtırtılı harharalar duyulur. Kruppoz Pneumoni pleuritis ile komplike olduğunda hastalık süresi çok uzar. Komplike olmamış olaylarda 10-15 gün içinde iyileşme mümkündür. Pleuropneumoni hallerinde ise hastalık aylarca devam eder.

Bazı olaylarda pleuranın visceral ve parietal yaprakları birbirine yapışabilir. Hatta akciğer göğüs kafesine yapışabilir. Pleuritis ile komplike olaylarda pleura boşluğunda eksudat toplanması ve yapışmalar nedeniyle akciğer sesleri iyi duyulamaz.

Hastalığın prognozu hakkında akciğer loblarının yüzde kaçının hasta olduğuna göre rektal ısı ve solunum sayısı gözönüne alınarak, karar verilir.

TEŞHİS
Ölen hayvanların otopsisi doğruya en yakın teşhisi sağlar. Klinik olarak hepatizasyon döneminde gangrenli pneumoni ile karıştırılabilir. Lezyonlu akciğerlerden yapılan bakteriyolojik muayenelerde pasteurella türleri saptanır.

Otopside koyulaşmış bölgeler ve apseler

KORUMA VE TEDAVİ
Dispozisyon yaratan faktörlerin ortadan kaldırılması büyük önem taşır. Hayvanların istirahate alınması, tozlu mera ve alanlara gönderilmemeleri, ahırların havadar olması, aşırı sıcak ve soğuktan korunma, rasyonun düzeltilmesi, rasyona vitamin ve mineral katılması, direnç arttırıcı vitamin enjeksiyonları gibi önlemler alınır. Nakil esnasında çok sıkışık ve kalabalık nakillerden kaçınmak gerekir. Besi sığırlarını pazarlardan toplamak yerine doğrudan çiftliklerden almak, mümkünse bu yolu tercih etmek yerinde olur.
Pasteurella haemolytica ve multocida enfeksiyonlarına karşı hazırlanmış aşılar ile bazı virus grupları için aşılar kullanılabilir. (Vira-Shield 5 + Somnus) Pasteurella aşıları 2 ml. deri altı olarak uygulanır ve 2-4 hafta sonra aynı dozda tekrar edilir. Sağıtım için 3-5 gün süreyle geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır. (Pasteurella Aşısı)

Sorgular Tıklamalar Gösterimler TO Konum
fiyatı 2017 256 809 31,64% 3,5 . Keçi sütü fiyatlarında 2017 yılında henüz tam belirlenemedi. Başlayan yaz mevsimi ve dondurma sezaonu ile birlikte keçi için de artış bekleniyor. Keçi sütü fiyatı dondurma satışlarına çok bağlıdır. En iyi dondurma malzemesi olarak keçi sütü kullanılığı için özellikle balkaymak gibi sütlü dondurmaların imalatında ödemlidir.
fiyatları 96 906 10,6% 5,7. Keçi sütü fiyatları ülkenin çeşitli noktalarında faklılıklar gösterebilirler. Üretim noktasına uzaklık ve yakınlık bu fiyaların oluşmasında rol oynayabilir. Şehir merkezlerinde keçi sütü fiyatları yüksek iken 30-40 km uzaklıkta kırsal alanda, çiftliklere yakın yerlerde keçi sütü fiyatları düşük olabilir.
keçi sütü fiyatı
fiyatı 83 691 12,01% 6,0. Keçi sütü fiyatı öngörülenden yüksek olduğunda başka bir üretici arayışına girmek normaldir. Çünkü bölgedeki az üretici sayısı, keçi sütünü eksik arzı fiyatları da yukarı çekerek sunni bir yükselişe neden olabilir. Bu nedenle keçi sütü fiyatının düşük olduğu bölgelerde keçi sütü işlenmesi ile ilgili faaliyetlerde bulunmak faydalı olacaktır.
Keçi Sütü Fiyatları
4 süt alan firmalar 65 131 49,62% 2,3
5 dost süt 58 700 8,29% 4,9
6 fiyatları 2017 58 223 26,01% 3,7
7 peynir markaları 55 430 12,79% 4,9
8 toptan süt alan firmalar 47 102 46,08% 1,9
9 markaları 40 122 32,79% 2,1
10 çiğ süt alan firmalar 29 66 43,94% 1,1
11 tereyağı kreması fiyatları 29 127 22,83% 5,3
SÜT SIĞIRI HASTALIKLARI
SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

* Yutak ve Yemek Borusunun Tıkanması

Nedenleri: Sığırlar obur hayvanlar oldukları için yemleri ile birlikte normal yem maddesi niteliğinde olmayan cisimleri de yemek isterler.Çoğunlukla da çiğnemeden yuttukları için pancar,turp,patates,elma gibi yumru biçimindeki maddeler yutak ve yemek borusunun tıkanmasına neden olur.

Belirtileri: Genellikle bu tür cisimlerin alınmasından çok kısa süre sonra ortaya çıkar. Hayvanda ani bir huzursuzluk, yerinde duramama ve salya akışı görülür. Yutak veya yemek borusu tıkandığından ön midedeki (işkembedeki) gaz çıkışı engellendiği için hayvanın işkembesinde çok şiddetli bir şişlik başlar.

Korunma Yolları:Sığırlara bu tür yumru niteliğindeki maddeler yedirilmemelidir. Sığırlar çöplük ve benzeri yerlerde otlatılmamalıdır.

* Rumen Hipoaktivitesi (İşkembe İçeriğinin Yetersiz Olması)

Nedenleri:Yemdeki enerji,protein ve iz elementlerin eksikliği,yemde bu maddelerin güç sindirilebilir olması,enerji/protein dengesinin bozulması,konsantre yemin yetersiz verilmesi,kötü kaliteli yemin çok yedirilmesi gibi nedenlerden ileri gelir. Kötü beslenme şartlarında sık görülmesine rağmen,hayvan sahipleri tarafından hastalık olarak değerlendirilmemektedir.

Belirtileri:Genellikle iştahları iyidir ve normal gıda özelliğinde olmayan maddeleri de yeme istekleri vardır.Karında büyüme,sarkıklık ve baş,gövde ile ayakların gelişmesi arasında dengesizlik bulunur.Gelişme dönemindekilerde akranlarına göre büyüme geriliği oluşur. Süt veriminde azalma gözlenir.

Korunma Yolları:Kötü ve dengesiz beslenme şartlarından kaçınmak gerekir. Konsantre yem / kaba yem oranı 3/2 olmalıdır. Yemlerine premiks katılmalıdır.

* Basit Hazımsızlık ( Basit İndigesyon )

Nedenleri:Sığırlarda en sık rastlanan ön mide hastalıklarının başında gelir.Ani yem değişiklikleri,tane yemlerin fazla verilmesi,yemlerin ıslatılarak malama halinde yedirilmesi,donmuş ve küflenmiş yemler, yemleme zamanlarının düzensiz olması, yetersiz su verilmesi, kaba yemin yalnız silaj olarak verilmesi gibi nedenlerden ileri gelir.

Belirtileri: İştahsızlık, süt veriminde ani düşüş, geviş getirmenin kaybolması ve işkembede orta derecede dolgunluk görülür.

Korunma Yolları:Her türlü ani yem değişikliğinden kaçınılmalıdır. Bir yemden diğerine geçerken alıştıra alıştıra geçilmelidir. Yemler ıslatılarak malama halinde verilmemeli ve diğer nedenlere yönelik tedbirler alınmalıdır.
* Rumen Asidozu ( Yem Tutması, Hamurlama )

Nedenleri: Tahıl taneleri,un,kepek,değirmen artıkları,nişasta ve bira fabrikası artıkları gibi yem maddelerinin normalden fazla ve ani olarak yedirilmesi; elma, üzüm posası, melas, şeker pancarı, incir gibi şekerli yem maddelerinin ve ekmek artıklarının birdenbire yedirilmesi veya hayvanın kontrolden çıkarak yemesi hastalığın başlıca nedenleridir.Ayrıca rasyonda kaba yem oranının az olması,hububat tanelerinin ezilmesi pişirilmesi veya kaynatılması,yemlerin ıslatılarak verilmesi de hastalığa neden olmaktadır. En sık rastlanan ön mide hastalığıdır.

Belirtileri: Sığırlarda bu tür yemlerin yenmesinden sonra iştahsızlık, durgunluk dikkati çeker. Geviş alma görülmez, şiddetli olaylarda ayağa kalkamaz. 2-3 günden sonra açık renkli, kötü kokulu ishal gözlenir.

Korunma Yolları: Ani yem değişikliklerinden kaçınmak gerekir.Nedenlerde belirtilen yem maddeleri dikkatlice verilmeli, azar azar alıştırarak yedirilmelidir. %50 tane yem içeren rasyonlarda 10 gün adaptasyon uygulanmalıdır. Kaba yem ve tahıllar karıştırılmamalıdır ve yemler ıslatılarak verilmemelidir. Sığırların başıboş kalarak yem ambarlarına, ekin tarlalarına, harman yerlerine, meyve ve sebze bahçelerine girmeleri önlenmelidir.

* Rumen Alkalozu

Nedenleri: Belirli bir alıştırma dönemi geçirmeden yapılan yem değişikliklerinde rasyonda protein veya protein olmayan azotlu maddelerin (yemlik üre) yüksek oranda katılması sonucu meydana gelir.

Belirtileri: Tipik belirtileri yoktur ve hatta bazen hiçbir belirti gelişmeyebilir. İştah azalması,geviş getirmeme,arasıra rumende gaz toplanması gibi belirtiler gözlenebilir.

Korunma Yolları: Yüksek proteinli rasyona geçilirken rasyonun enerjisi de aynı oranda artırılmalıdır.Süt ineklerinin rasyonuna besi sığırlarında kullanılan üre katılmamalıdır.

* Rumende Gaz Oluşumu (Timpani)

Nedenleri:Yonca, tırfıl, fiğ gibi yem bitkileri, yeşil hububat taneleri, çiçeklenme devresinden önceki her türden yeşil otların fazla miktarda yedirilmesi, yeşil otların kızışmış olarak verilmeleri ve yemlerin kırağılı veya soğuk olması sonucu meydana gelir. Ayrıca, tane yemlerden sonra bol su verilmesi de hastalığın nedenidir. Yeme bağlı gaz oluşumu dışında, yemek borusu gibi geçiş yollarının daralması veya tıkanmasında da gaz oluşur.

Belirtileri: Gaz yapıcı yemin yenmesinden 15-60 dak. sonra karın hacmi genişler, sol açlık çukurluğu belirgin bir şekilde kabarır.

Korunma Yolları:Riskli yemler alıştırılarak verilmelidir. Özellikle ahır besisinden mera besisine geçilirken 10-15 günlük alıştırma dönemi uygulanmalıdır. Rasyondaki kaba yem oranı %18’den az olmamalı, toz yemler yerine pelet yemler kuru olarak verilmelidir.

* Yabancı Cisim Hastalığı

Nedenleri: Sığırlar obur hayvanlar oldukları için yemleri ile birlikte tel,çivi, iğne gibi sivri cisimleri alırlar.Bu cisimler karın hacminin artması sonucu sırasıyla börkenek, karın duvarı zarı ve hatta karın duvarı ile göğüs boşluğu arasındaki diaframa batar. Açlık,özellikle P ve protein bakımından yetersiz besleme ve çöplük benzeri yerlerde otlatma bu cisimlerin alınma ihtimalini artırır.

Belirtileri: Başlangıçta süt veriminin ani azalması, hareket etmede isteksizlik, yatıp kalkarken inleme, sırtta kamburluk ve geviş getirmede azalma dikkati çeker. Eski olaylarda kısmi iştahsızlık,süt veriminin azalması,yavaş ve sakınarak yürüme,işkembede aralıklı gaz oluşumu görülür.Hastalığın seyri sırasında, bazen batıcı cisimler kalbe kadar giderek tedavisi mümkün olmayan hastalığa neden olmaktadırlar.

Korunma Yolları: Sığırlar dengeli beslenmelidir. Çöplük ve benzeri yerlerde otlatılmamalıdır. Mümkünse tel balyalar kullanılmamalı, eğer tel balyalar kullanılıyorsa ayrı bir yerde toplanmalı, rastgele tarlalara ve gübre içine atılmamalıdır. Ahırlarda, yemliklerde tel,çivi gibi yabancı cisimler bırakılmamalıdır.Kadınlar yaka ve örtülerindeki iğnelere dikkat etmelidirler.Yabancı cisimlerin alınma ihtimali fazla olan yerlerde düvelere 16-18 aylık dönemde mıknatıs yutturulması için Veteriner Hekime başvurulmalıdır.

* Börkenek İle Kırkbayır Arası Deliğin Tıkanması

Nedenleri: Sığırların yemleri ile birlikte alabilecekleri naylon torba,her türlü bez ve paçavra parçası,kıl yumaklarının börkenek ile kırkbayır arasındaki deliği tıkaması sonucu meydana gelir.

Belirtileri: İştahsızlık, aşırı su içmesine rağmen susuzluk hissinin kaybolmaması, dışkılamanın çok az yada hiç olmaması ile seyreder.

Korunma Yolları:Açlık ve dengesiz beslemeye fırsat verilmemeli,hayvanlar çöplük ve benzeri yerlerde otlatılmamalıdır.

* Kırkbayırın Kabızlığı

Nedenleri: Rasyonda hububat-pirinç kavuzu, ayçiçeği kabukları, kepek, çok ince kıyılmış saman gibi hazmı güç olan maddelerin fazla olması, mera besisinden birden kuru yeme geçilmesi, düzensiz sulama ve yemlerle büyük miktarlarda kum alınması hastalığın başlıca nedenleridir.

Belirtileri: İştahsızlık, geviş getirmede azalma, az miktarda-sert yumaklar tarzında dışkılama ve yatıp kalkarken inleme ile seyreder.

Korunma Yolları: Rasyonda hazmı güç olan selülozca zengin yem maddeleri fazla olmamalı, mera besisinden aniden kuru yeme geçilmemeli ve hayvanlar düzenli sulanmalıdır.

* Midenin Yer Değiştirmesi (Abomasum Deplasmanlar)

Nedenleri: Bu hastalığın en önemli nedeni kaba yemin az, buna karşın konsantre yemin çok verilmesidir. Çünkü kaba yem az yedirilince işkembe yeterince dolmaz, konsantre yemlerin çoğu doğrudan mideye geçer. Midede sindirim olayları başlayarak mide genişler. Gebeliğin ileri dönemlerinde de yavru işkembeyi ileri ve yukarı doğru iterek işkembenin yer değiştirmesine yardımcı olur. Hastalığın nedenleri arasında yaşlılık, hareketsizlik ve aşırı mısır silajı ile beslemenin de etkisi bulunmaktadır. Bu hastalık genellikle yüksek süt verimli ve iri cüsseli ineklerde görülür.

Belirtileri: İştahsızlık, süt veriminde azalma, az miktarda yapışkan ve macun gibi dışkılama ile seyreder.

Korunma Yolları: Yüksek süt verimli ineklerde kaba yem oranı düşürülmemeli ve yeterince verilmelidir. Kaba yem olarak tek başına mısır silajı yedirilmemelidir.

* Mide Ülseri

Nedenleri: Bazı enfeksiyöz hastalıklar sırasında, mide dolgunluğu ve deplasmanı, doğum, sağım gibi stres halleri, aşırı tane yemlerle beslenme ve buzağılarda erken yaşta kötü kaliteli kaba yemlerle beslenme sonucu meydana gelir.

Belirtileri: Zayıflama, hazımsızlık, iştahta azalma, süt veriminde düşüş dışkının koyu renkli olması, bazen diş gıcırdatma ve sancı gibi bulgularla seyreder.

Korunma Yolları: Hayvanlara aşırı tane yem verilmemeli ve buzağılara kötü kaliteli kaba yem yedirilmemelidir.

* Buzağılarda Midede Gaz Toplanması
Nedenleri: Buzağılara süt veya süt ikame yemlerinin uzun aralıklarla fazla miktarda içirilmesi, sütün soğuk içirilmesi, buzağıların süt veya süt ikame yemlerini çok hızlı içmeleri sonucu oluşur.

Belirtileri: Süt veya süt ikame yemleri verildikten bir saat sonra karında şiddetli genişleme dikkati çeker.

Korunma Yolları: Buzağılar 12 sa.ten daha az aralıklarla, soğuk olmayan süt veya süt ikame yemleri ile beslenmelidir. Süt ikame yemleri aşırı sıcak olmamalı, 45-50 °C sıcaklıkta hazırlanmalı ve içirilmeden önce 42 °C’ a düşürülmelidir. Pratik olarak elle kontrol edildiğinde süt sıcak havada soğuk, soğuk havada sıcak hissedilmelidir.

* Buzağılarda Beslenmeye Bağlı İshaller

Nedenleri: Buzağıların fazla süt emmeleri veya suni emzirme sırasında fazla süt verilmeleri, sütün soğuk yada bozulmuş olması, yüksek ısıya tabi tutulmuş süt tozları ile besleme ve mamaların fazla miktarda sulandırılması sonucu meydana gelir.

Belirtileri: Uzun süreli, büyük hacimli, kötü kokulu ve köpüklü dışkılama, kıl örtüsünde düzensizlik, kılların parlak görünmemesi ve yer yer dökülmeler görülür.

Korunma Yolları: Buzağılara soğuk, bozulmuş sütler verilmemelidir. Günde canlı ağırlığın %10’undan fazla süt içirilmemeli,3 haftalıktan önce mama ile beslenmemelidir. Mamalar süt ürünleri kaynaklı ve iyi kaliteli olmalıdır.

METABOLİZMA HASTALIKLARI

* Süt Humması (Hipokalsemi-Paresis Puerperalis)

Doğumu takiben birkaç gün içinde süt ineklerinde görülür. Özellikle süt verimi yüksek hayvanlarda daha fazla görülür.

Nedenleri:Doğumdan sonraki ilk 2 günde kandaki kalsiyum düzeyinin düşük olmasıdır. Kuru dönemde ineklere günde 100 gr.dan fazla kalsiyum ve 80 gr.dan fazla fosfor verilmesi önemli nedenlerindendir. Ayrıca, yüksek süt verimi, ineklerin 5 yaşından büyük olmaları ve daha önceki yıllarda süt humması geçirmeleri hastalığın görülmesini artırır. Süt veriminin artması sonucu metabolik ihtiyaçların karşılanamaması,kurudaki yetersiz beslenme, yavru atma diğer nedenler arasındadır.
Hastalığın görülme riskini azaltmak için kalsiyum ihtiyacının düşük olduğu, kurudaki dönemde (gebeliğin son 2 ayında), yonca gibi fazla miktarda kalsiyum içeren yemlerden aşırı yedirilmemelidir.

Belirtileri: Genellikle doğumdan sonraki ilk iki gün içinde görülür.Başlangıçta iştah kesilir, baş ve ayaklarda titreme, sallantılı yürüyüş ve kolayca düşme gözlenir. İkinci aşamada hayvan bilincini yitirir, inleme görülür, boyun kaslarında kasılma olur, beden ısısı normalin altına düşer, nabız yükselir, yerde göğüs üstü yatar pozisyonda iken baş boyun üzerine kıvrılmış, kulaklar düşmüş ve soğumuş durumdadır. Dışkı ve idrar yaptığı görülmez. Bütün bunların sonucunda komaya girer.

Korunma Yolları: Kuru dönemde, özellikle doğuma son 2-3 hafta kala rasyonda günlük kalsiyum miktarı 80 ve en fazla 125 gr. olmalıdır. Rasyonda Ca/P oranı 1/1, hatta 1/3.3 oranında olmalıdır. Gebe ineklerin hareket etmeleri sağlanmalıdır.

Tedavi
Tedavisi mümkündür. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.
* Yatalak Sendromu (Downer Cow )

Nedenleri: Nedenlerinden başlıcası (%80-90) süt hummasının tam olarak tedavi ettirilmemesidir. Bunun dışında diğer hastalıklar ve beslenme problemleri, doğum sonrası yaralanmalar, ineklerin aşırı yağlı ve kilolu olmaları, zeminlerin kayganlığı hastalığın meydana gelmesinde rol oynar.

Daha çok yüksek süt verimli ineklerde 4-6 yaşlarında ve doğumdan sonraki 10 günde görülür. Doğum döneminde yatan ineklerin %20’sini oluşturur.

Belirtileri: Doğumdan sonra ayağa kalkamamasına rağmen yeme ve suya karşı iştahası çoğunlukla normaldir. Dışkısını ve idrarını yapar. Ayağa kalkma çabası vardır, sürünerek yer değiştirebilirler. Bu nedenle ön taraflarını kaldırabilirken, arka taraflarını yalnız birkaç cm kaldırabilirler.

Korunma Yolları: Süt hummasının oluşumu önlenmelidir. Süt humması olayları en kısa sürede tedavi ettirilmeli ve tedavi edilmesine rağmen ayağa kalkmayan veya ayağa kalktığı halde tekrar yatma durumlarında en kısa sürede yeniden Veteriner Hekime haber verilmelidir. Çünkü 4 saatten daha fazla aynı tarafına yatan ineğin ayaklarında tutukluk olmakta ve ayağa kalkması güçleşmektedir. Bu amaçla yatan ineklerin 4 saatte bir pozisyonu değiştirilmeli, altlarına kuru ve bol altlık atılmalıdır. İnekler doğumdan 4 gün önce doğum bokslarına alınmalı ve burada bol ve kuru altlıklı ortamda tutulmalıdır. Ahır zeminlerinin kaygan olması önlenmelidir.

* Doğum Öncesi Felci

Nedenleri: Asıl nedeni rasyonda fosfor noksanlığıdır. Kötü beslenme koşullarının yanında kalsiyum noksanlığı da hastalığın oluşumunda rol oynar.

Belirtileri: Doğuma 2-3 hafta kala ayağa kalkamama ile kendini belli eder. Yeme ve içme normaldir. Dışkı ve idrarını yapar.
Korunma Yolları: Kalsiyum ve özellikle fosfor noksanlığından korumalıdır. Özellikle kurak dönemlerde önlerine fosfor içeren yalama taşları konulmalıdır.

* Çayır Tetanisi (Hipomagnezemik Tetani)

Kışın uzun süre ahırda beslenen sığırların baharda merada otlatılması sonucu; öz su bakımından zengin yeşil otları fazla yemesinden doğan bir hastalıktır.

Nedenleri:Magnezyum yetersizliğine bağlı oluşur. Genç meralar magnezyum bakımından fakir, potasyum ve sodyum yönünden zengindir. Potasyum ve sodyumun fazla olması magnezyumun emilmesini engellemektedir.

Belirtileri:Hayvan otlamayı keser, huzursuzdur, saldırgandır. Birkaç saat sonra merada ölmüş olarak bulunabilir.
Tedavi:Erken dönemde tedavi edilebilir. Acilen bir veteriner hekime başvurulmalıdır.

* Kemik Erimesi (Osteomalazi)

Nedenleri: Başlıca nedeni uzun süren fosfor noksanlığıdır. Fosfor noksanlığına yol açan durumlar ise, toprağın fosfor bakımından fakir olması, kurak mevsimlerde yetişen bitkilerde fosfor oranının düşük olması, rasyonda protein noksanlığı, erozyon, toprağın hatalı gübrelenmesi sayılabilir. Dolaylı olarak da, rasyonda kalsiyumun yüksek ve D vitaminin düşük olmasıdır.Ayrıca, sindirim bozuklukları, A vitamini noksanlığı, paraziter hastalıklar fosfor noksanlığına yol açmaktadır. Yüksek süt verimli ve yaşlı ineklerde görülür.

Belirtileri: Başlangıçta verim ve kilo kaybı, boğaya gelme aralıklarında düzensizlik ve gebe kalma oranında azalma gibi son derece önemli ekonomik kayıplara neden olur. Bu dönemde uygun olmayan cisimleri yalama ve yeme (pika) dikkati çeker. Daha sonraları yürüyüş bozukluğu, özellikle ön ayaklarda topallık, yürürken çıtırtılı sesler, sırtta kamburluk, hareket etmede isteksizlik görülür. Uzun süre yerde yatarlar, ayağa kalkmak istemezler. Yerde yatarken de iştahları iyidir. Kıl örtüsü parlak değildir.

Korunma Yolları: Fosfor noksanlığı önlenmelidir. Hayvan başına günde en az 15 gram fosfor almaları sağlanmalıdır. Fosfor noksanlığı çekilen bölgelerde doğuma 1-2 hafta kala ve sağmal dönemde yemlerine hayvan başına günde 40-80 gr dikalsiyum fosfat (DCP) ilave edilmelidir. İneklerin önlerinde sürekli olarak fosfor içeren yalama taşları bulundurulmalıdır.

* Raşitizm

Nedenleri: Kalsiyum, fosfor ve D vitamini noksanlığı sonucu buzağı ve danalarda görülen bir hastalıktır. Kötü ahır şartlarında barındırılan buzağı ve danalarda ise güneş ışınlarından yararlanamama sonucu D vitamini eksikliği önemli rol oynar.

Belirtileri: Gelişme geriliği, zayıflık, yürüyüş bozukluğu, ayak eklemlerinde şişlik, ayaklarda eğilme, fıçı bacaklılık, diş değiştirmede gecikme ve düzensizlik, göğüs kafesinde basıklık ve sırtta kamburluk görülür.

Korunma Yolları: Gebe ineklere iyi kaliteli kuru ot verilmeli, gebe ve sağmal ineklerin yemlerine kemik unu veya DCP katılmalıdır. Gebelik devresinde ineklerin yemlerinde yeterli düzeyde A ve D vitamini bulundurulmalıdır. Bu vitaminler yemlerle yeterince sağlanamıyorsa gebeliğin son aylarında enjeksiyon tarzında verilmelidir. Buzağılar güneş ışınlarından yararlanması için açık havada günde birkaç saat dolaştırılmalıdır.

* Ketosis

Nedenleri: Hastalığın nedeni yüksek süt verimli ineklerde sağmal dönemde oluşan enerji açığıdır. Bu ya rasyondaki enerji azlığından yada gıda alımını azaltan birçok hastalıktan meydana gelir. Hayvanların aşırı yağlanması ve hareketsizlik önemli rol oynar.Olayların %90’ı doğumdan sonraki ilk 2 ayda ve bunların da çoğu ilk ayda gözlenir. En sık olarak 4. ve 5. doğumunu yapan ineklerde meydana gelir.

Belirtileri: Ketosis gizli (subklinik), sindirim ve sinirsel olmak üzere 3 formda seyreder.

Gizli form : En yaygın tipi olup, yalnız süt verimi ve döl veriminde azalma ile seyrettiğinden direkt olarak üzerinde durulmamakta veya gözden kaçmakta; bu nedenle de büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır.

Sindirim formu: Süt verimi ve iştahta azalma, ilk önce konsantre yeme, sonra silaja ve en son da diğer kaba yemlere iştahsızlık görülür. Gitgide kilo kaybı, harekette isteksizlik ve çoğunlukla kuru, sert dışkılama dikkati çeker.

Sinirsel formu: Nöbetler tarzında 1-2 saat süren ve ani başlayan sinirsel belirtilerle seyreder.

Korunma Yolları: Gebe inekler doğuma 40 gün kala kuruya alınmalı ve bu sürede 3-4 kg’ dan fazla konsantre yem verilmemelidir. Bu dönemde ineklerin hareket etmeleri sağlanmalıdır. Rasyonda kaba yem oranı en az %40 olmalıdır. Doğumdan sonraki ilk dönemlerde kötü hazırlanmış silaj yemleri, çürümüş ve acımış yem maddeleri, acımış yağlar ve yağlı tohum küspeleri gibi yemler mümkün olduğu kadar az kullanılmalıdır.

Tedavi
Tedavisi mümkündür.

* Karaciğer Koması ( Karaciğer Yağlanması )

Nedenleri: Rasyonda yağ oranının aşırı miktarda fazla olmasından ileri gelir. Kuruda kalma devresinde yeterli kaba yem verilmeyip, hububat ve yağlı tohum küspeleri bakımından zengin yemlerle besleme karaciğer yağlanması için risktir. Gebelik döneminde uzun süre kuru dönemde kalma, düzensiz besleme hastalığın oluşumunda rol oynar.
Hastalık doğumdan sonraki dönemde ve gençlerde daha çok görülür.

Belirtileri: Bu hastalığın en önemli belirtisi doğumdan önce aşırı kilolu olmaları, semirtilmeleri, doğumdan sonra ise şiddetli zayıflamalarıdır.

Korunma Yolları: Ketosisin korunma yollarında bahsedilen tedbirler bu hastalıkta da uygulanmalıdır. Gebeliğin son 1/3’ünde ve kuru dönemde ineklerin aşırı yağlanması önlenmelidir.

* A Vitamini Eksikliği (A Avitaminosis)

Nedenleri: Başlıca nedenleri yeterince yeşil ot yedirilmemesi, kötü kaliteli kuru meralarda otlatma, yemlerin yüksek ısı, nem ve ışığa maruz kalmasıdır.

A vitamini eksikliği kışın kapalı ahır şartlarındaki sığırlarda ve özellikle dana ve buzağılarda daha çok görülür.
Belirtileri: Başlangıçta gece körlüğü, daha sonraları gündüz körlüğü; kuru, kaba ve kepekli görünümde kıl örtüsü; kuru-kabuklu ve çatlamış tırnak yapısı, gelişmekte olanlarda büyümenin azalması ve yürümede koordinasyon bozukluğu, yetişkinlerde kilo kaybı ve yavru alamama problemleri ile seyreder.

Korunma Yolları: Hayvanlara yeşil ot yedirilmeli ve yemler uygun şartlarda işleme tabi tutulup saklanmalıdır. A vitamininin günlük asgari alınması gereken miktarı 40 IU/kg’ dır. Bu miktar 60-80 IU/kg düzeyinde ve hatta gebelik, süt verimi gibi durumlarda bu düzeyin de %50 fazlası sağlanmalıdır.
İki ay ara ile 3000-6000 IU/kg dozunda A vitamininin adele içi uygulamaları yeterli olmaktadır.

* Beyaz Kas Hastalığı

Selenyum ve E vitamini noksanlıklarında görülür. Buzağı için önemlidir.
Nedenleri; Hayvanın yemlerle yeterli miktarda selenyum ve E vitamini alamamasıdır.

Belirtileri; Bitkinlik, durgunluk, solunum sayısı artışı, tutuk yürüyüş, ayağa kalkmada güçlük gibi belirtiler görülebilir.

Tedavi ; Tedavisi mümkündür.

BAKTERİYEL HASTALIKLARI

* Buzağı Septisemisi
Hastalık; inek yetiştirilen yerlerde fazla görülür ve kayıplara sebep olur. Yeni doğan hayvanların bir arada tutulduğu bölgelerde, soğuk, pis, rutubetli ve karanlık ahırlarda enfeksiyon daha yaygındır. Mikropla bulaşık süt, su ve gıdaların sindirim sistemi aracılığıyla vücuda alınması ile enfeksiyon oluşur.

Nedenleri: Hastalığın başlıca etkenleri E.coli bakterisi, Rota ve Corona viruslardır. Bu etkenlerin yanında birçok bakteri ve viruslar da rol oynar. Bu etkenlerin hastalığı meydana getirmesinde birçok neden bulunmaktadır. Bunlar :

Buzağının yaşı: Genellikle 4 günlükten küçük yaşta (özellikle E.coli) başlar ve 3 haftalığa kadar, hatta bir aylığa kadar ki dönemde görülür.

Ağız sütünün yetersiz verilmesi: Her canlı gibi buzağılar da doğduktan kısa süre sonra kolostrum dediğimiz ağız sütünü almalıdırlar.Çünkü ağız sütünün içerisinde anasının hayatı boyunca geçirdiği hastalıklara ve olduğu aşılara karşı antikor denilen koruyucu maddeler bulunmaktadır. İneklerin rahimlerindeki yavru zarları çok katlı olduğu için buzağılar ana karnında iken bu koruyucu maddelerden yararlanamazlar. Bu nedenle koruyucu maddelerin mutlaka doğumdan sonra ilk 3 sa.te alınması gerekir. Buzağılar günde, iki öğünde canlı ağırlığının 1/10’u kadar ağız sütü almalıdırlar. Örnek verilecek olursa; 40 kg’ lık bir buzağıya 2 lt sabah, 2 lt akşam ağız sütü verilmelidir. Ağız sütünün koruyucu maddeleri bulundurmasının yanında normal süte göre diğer üstünlükleri de vardır Ağız sütüne acımsı tadı veren içindeki magnezyum sülfat (İngiliz tuzu) ‘dır. Bu madde buzağının bağırsağındaki ilk barsak içeriğinin atılmasını sağlar. Ayrıca ağız sütünün besleyici yönü fazladır.

Ananın yaşı: Genç ineklerin yavruları yaşlı ineklerin yavrularına göre hastalığa daha çok yakalanabilirler. Çünkü yaşlı ineklerin ağız sütünde hayatı boyunca kazandığı koruyucu madde daha fazladır.

Gebe ineğin kuruya geç alınması: Gebe inekler doğuma en geç 40 gün kala kuruya alınmalıdır. Daha geç alınacak olursa, karnındaki yavruyu yeterince besleyemez ve bu tür yavrular cılız doğar, hastalıklara daha çok yakalanırlar.

Soğuk, yağışlı ve rüzgarlı havalar: Bu tür havalar buzağının direncini kırarak hastalıklara yakalanmasına zemin hazırlarlar.

Doğum localarının temiz olmaması: Ortam temiz olmadğı zaman buralarda daha çok mikrop olacağından buzağılar yeni doğduklarında korumasız olduklarından bu mikroplarla karşı karşıya gelir.

Kalitesiz süt ikame yemi verilmesi: Buzağılar yeterince beslenemediğinden ve sindirim bozukluğu olduğundan hastalıklara yakalanma şansı artar.

Bu hastalık sıkça görüldüğünden ve bazı durumlarda tedaviye rağmen ölümle seyrettiği için önemli bir problemdir.

Belirtileri: Hastalık değişik şekillerde seyreder.

Septisemi formu:Genellikle 4 günlükten küçüklerde durgunluk,ayağa kalkamama, sütünü emmeme, başlangıçta ateş ve sonra vücudun soğuması görülür.

İshal formu: Sulu macun gibi, açık sarı-beyaz, açık kahve renkli, koyu yeşil, kötü kokulu ishal gözlenir. Kuyruk ve çevresi ishalle bulaşık görünümdedir.

Enterotoksemik form: 3-5 günlükten büyüklerde ani olarak ortaya çıkar. Şiddetli halsizlik, yerde yatar durumda, zaman zaman çırpınma durumundadır.

Teşhis:Buzağılarda hastalığı tanımlamak kolay olmasına karşılık nedenin ortaya çıkarılması için laboratuvar muayenelerine ihtiyaç vardır.

Tedavi: Hastalar ayrılarak geniş spektrumlu antibiyotikler ve sülfonamidlerle tedaviye çalışılır. Analar gebeliğin 7. ayından itibaren kuruya çıkarılacağı zaman, E. coli aşısı ile birer hafta ara ile 3 defa aşılanır. Bunun için bir veteriner hekime başvurulmalıdır. Ayrıca yavrulara doğduktan hemen sonra bağışıklık arttırıcı serumlar uygulanır. Hayvanları kuvvetlendirmek için vitaminli preparatlar, ishal kesen ilaçlar, mineral maddeler verilir. Hayvanlara iyi bir gıda rejimi uygulanır ve hijyenik tedbirler alınır.
Korunma Yolları : Hastalığı oluşturan nedenler en aza indirilmelidir. İneklere gebeliğin 7.ayından itibaren E.coli ve hatta Rota, Corona virus içeren karma aşılar yaptırılmalıdır. Doğan buzağıya ilk 3 sa.te mutlaka canlı ağırlığının %5’i kadar ağız sütü içirilmelidir. Doğan buzağılara ilk saatlerde septisemi serumu uygulanmalıdır. Genç ineklerden doğan yavrulara o dönemde doğum yapmış yaşlı inek varsa ağız sütünden içirilebilir. Hatta bu amaçla, yaşlı ineklerin ağız sütleri derin dondurucu veya buzlukta saklanabilir.
* Antraks (Şarbon)

Nedenleri: Hastalığın etkeni Bacillus antracis adı verilen bir bakteridir. Bu bakterinin spor formları dış ortamlarda uzun süre dayanıklı olarak kalır. Sığırlardan başka koyunlarda da yaygın olarak ortaya çıkar.

İnsanlara bulaşabilen bir hastalık olması (zoonoz) ve hemen hemen %100 ölümle seyretmesi nedeniyle önemli bir hastalıktır. İhbarı mecburidir.

Belirtileri: Bazı olaylar 1-4 sa. içinde hiçbir belirti göstermeden ölümle seyreder. Diğer bir kısmı da 1-2 günde durgunluk, yüksek ateş, iştahsızlık, vücudun çeşitli yerlerinde şişlikler olması, ishal, sütün kan içermesi veya sarı renkte olması, ölmeden önce ağız, burun, anüs ve genital kanaldan kan gelmesi ile karakterizedir. İyileşen hayvanlar ise, bir süre daha süt ve idrarlarıyla etkeni etrafa saçarlar.

Bulaşma:Antrakstan ölmüş hayvana kesinlikle otopsi yapılmamalıdır. Ölen hayvana eğer otopsi yapılırsa kandaki bakteriler kısa sürede spor haline geçer, araç-gereç ve çevreye bulaşır. Kan emici, sokucu sinek ve böcekler antraks sporlarını taşıyabilir ve bulaştırabilirler. Ayrıca bulaşık kemik unu, kıl, yapağı, deri, silaj yemi gibi maddeler bulaşmada önemli rol oynarlar. Bulaşma başlıca üç yolla olur:

1) Sindirim sistemi yoluyla: Su, yem, ot, kemik-unu ile gıdalara bulaşan etken sindirim sisteminde bulunan yara-çiziklerden girerek enfeksiyon oluşturur.

2) Solunum sistemi yoluyla: Hayvanlarda nadiren görülen bu yolla bulaşma, daha çok insanlarda meydana gelir.

3) Deri yoluyla: Çizik, yara, operasyon yarası gibi nedenlerle bütünlüğü bozulan deriler etken için en uygun giriş kapısıdır. Buradan etken girerek enfeksiyon oluşturur.

Klinik bulgular: Enfeksiyon çok hızlı, hızlı ve düşük hızlı şekilde seyreder.

Çok hızlı form: Beyin kanaması sonucu hayvanda sendeleme, solunum güçlüğü, ayakta duramama, titreme, halsizlik görülür ve bu tablonun sonunda yere düşerek, kısa bir süre içinde ölür. Ölümden önce ve sonra ağız, burun ve anüsten pıhtılaşmayan kan gelir.
Hızlı ve düşük hızlı form:
Vücut ısısı 40-42 oC’ye kadar yükselir ve bir müddet sonra düşer. Hayvanlar 3-4 gün içinde ölürler. Bu olayların çoğunda hayvanda iştahsızlık, huzursuzluk, depresyon tablosu izlenir. İleri olgularda ishal, koyu kırmızı renkte idrar, boğaz altında ve vücudun diğer yerlerinde ödemler görülür. Süt verimi azalır. Gebeler yavru atar.

Teşhis:Bu hastalık çok hızlı seyrettiğinden ani ölümler şeklindeki olaylardan dolayı klinik bulgular tespit edilemez. Bu şekliyle teşhisi zordur. Antrakstan ölmüş hayvana kesinlikle otopsi yapılmamalıdır. Ancak otopsi yapılmış ise laboratuvara kan, dalak, kemik, kulak parçası en seri şekilde usulüne uygun olarak gönderilmelidir.

Tedavi:Çok hızlı ve hızlı seyrettiğinden kısa sürede ölüm meydana getiren bu hastalıkta tedavi pek mümkün değildir. Ancak büyük baş hayvanların bu hastalığında tedavi yapılabilmektedir. Bu hayvanlara yüksek dozda antibiyotik (penisilin, streptomisin ve oksitetrasiklin) uygulanabilir. Bu antibiyotiklere ilaveten hasta hayvanlara bağışıklık serumu verilebilir

Korunma Yolları: Kadavra ve her çeşit bulaşık hayvan materyali ve bulaşık nesneler tamamen kaldırılarak derin çukurlara gömülmelidir. Hastalık çıkan odaklara karantina uygulanmalıdır.

Dış görünüşü normal olan hayvanlara aşı yaptırılmalı, temas veya temas şüphesi olanlara veteriner hekimin önereceği bir antibiyotik uygulatılmalıdır. Hastaların bulunduğu çevre kuvvetli dezenfektanlarla dezenfekte edilmelidir. Antraks çıkan bölgelerde yılda bir kez aşı uygulanmaktadır. Antrakstan ölen hayvana otopsi yapılmayıp, doğal delikleri tıkanarak en az 2 m derinlikte çukur açılır gömülmeli ve üzerine sönmemiş kireç dökülerek kapatılmalıdır.

* Brusellozis (Akdeniz Humması)

Nedenleri: Hastalığın etkeni Brucella abortus bakterisidir. Etken merada kış aylarında 100 gün, yaz aylarında 30 gün kadar yaşar.

Bulaşma :Ağız yolu ve çiftleşme iledir. Bütün dünyada yaygın olan bu hastalık, her yaşta meydana gelirken süt ineklerinde yüksek oranda görülür. Hastalık mikropla bulaşık atık yavru, yavru zarı ve sıvıların hayvan yemlerine, mera otlak ve içme sularına karışması ve bunların hayvanlar tarafından alınmasıyla bulaşır. Ayrıca, hastalığa yakalanmış hayvanlar, süt, üreme organından gelen akıntı, idrar ve dışkı ile çevreye bol miktarda mikrop saçarak hastalığın yayılmasına sebep olurlar. Aynı zamanda satın alınan hastalıklı bir ineğin sağlıklı bir sürüye girmesiyle hastalık yayılır. Yaygınlığı fazla olmasına rağmen ölüm oranı düşüktür. İneklerde yavru atmaya neden olması ve insanlara bulaşması (zoonoz) nedeniyle çok önemlidir.

Belirtileri: İnek ve düvelerde özellikle gebeliğin son 1/3’ünde yavru atmaya neden olur. Hastalığa yeni yakalanmış hayvanların hemen hemen yarısına yakını yavru atar. Yavru zarlarını atamama, rahmin iltihabı ve döl tutmama oluşabilir. Boğalarda ise yumurtalıklarında (testislerinde) iltihap ve şişlik görülür. Ayrıca hem erkek hem de dişilerde topallığa neden olur.

Teşhis : Hastalığın teşhisi atık yavru ve yavru zarı mümkün olduğu hallerde taze ve bütün olarak laboratuvara gönderilmesi veya hayvanlardan alınan kanların muayenesi ile yapılır.

Korunma Yolları: Yavru atan ana hayvanlar esas sürüden, bulunduğu ahırdan ayrılarak uzak bir yerde 3-4 hafta sağlam hayvanlardan ayrı tutulmalıdır. Atık yapmış hayvanlar üreme organı akıntısı, idrar, dışkı, atık yavru, yavru zarı ve sıvıları ile bulaşık yerler, ahır zeminleri topraksa 10-15 cm kazıttırılarak; şayet betonsa, tüm gübre ve yataklıklar toplanarak, ahırdan uzak bir yerde iyice yakılır. Ahırda tüm temizlikler yapıldıktan sonra etkili bir ilaçla ahır ve yemlikler dezenfekte edilir. İlaçlanan ahırlar en az 10-15 gün boş bırakılır ve ilk ilaçlamadan sonra ikinci kez tam bir ilaçlama daha yapılır.

Hayvan yetiştiricileri hastalık hakkında yeterli bilgiye sahip olmalı; sürüye dışardan kontrolsüz, muayenesiz ve hastalıklı hiçbir hayvan sokulmamalıdır. Hayvanlar belli aralıklarla kan muayenelerine tabi tutulmalıdır. Hasta boğa ve mikroplu spermaların kesinlikle kullanılmaması gereklidir. Ahırların ve buralarda bulunan her türlü malzemenin belli zamanlarda ilaçlanması şarttır. Dişi buzağılar ilk olarak 3-8 aylık iken daha sonra senede bir defa Brusella aşısı ile aşılanmalıdırlar. Aşılanma ile hayvanlar hastalığa karşı daha dayanıklı olur.

Brusellozis hastalığı, hastalıklı hayvanların çiğ sütlerini içen veya bu mikroplu sütlerden yapılan taze peynir, krema ve tereyağ gibi gıdaların yenilmesi ile insanlara geçer. İnsanlarda dalgalı ateş, terleme, halsizlik, uykusuzluk, iştahsızlık, baş ve eklem ağrıları görülür.

Hastalıktan korunmak için süt ürünleri hazırlanmadan önce, sütler iyice kaynatılarak mikroplar öldürülür. Kaynatılmış sütlerden yapılan süt ürünleri hastalık kaynağı oluşturmaz.

İnsan Brusellozisinde en etkili korunma çaresi, hayvanlarda hastalığın mücadelesi ile mümkündür. Hastalığa yakalanan kişiler hemen bir hekime baş vurmalıdır.

Sığırlarda kitle halinde yavru atma görüldüğünde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı İl ve İlçe müdürlüklerine müracaat edilmelidir.

* Tüberküloz (Verem)

Nedenleri: Etkeni sığır tipi tüberküloz basili’dir. Daha az olarak insan ve nadiren de kuş tipi tüberküloz basilleri hastalık oluşturur. Tüberküloz basili güneşsiz, nemli, ılık ortamlarda haftalarca yaşayabilir. İnsanlara bulaşan bir hastalık olması nedeni ile çok önemlidir. Verem mikrobu et ve süt ile insanlara geçer. Bu mikrop ısıya, soğuğa ve dezenfektanlara karşı dirençlidir. Güneş ışınları mikrobun baş düşmanıdır.

Sığırlar sıkışık vaziyette barınıyorsa, soğuk ve rutubetli yerde bulunuyorsa, iyi beslenemiyorsa kolayca hastalığa yakalanırlar .
Bulaşma: Kontrol yapılmayan ahırlarda hastalık oranı yüksektir. Türkiye’de hastalık problem olarak devam etmektedir. Ayrıca insanlara bulaşabilmesi nedeniyle sığır yetiştiriciliğinde son derece önemli bir hastalıktır.

Tüberkülozlu hayvanlar, öksürük, aksırık ve balgamlarıyla dışarı attıkları mikropları yakınındaki diğer sığırlara soluma yoluyla bulaştırırlar. Kapalı ve kalabalık ahırlarda hızla yayılır.

Hasta inekler göbek kordonu ile hastalığı yavrusuna geçirirler.
Buzağı hasta annesinin memesini emerek veya bu memeden sağılmış sütü içerek hastalığa yakalanabilir. Erginler genellikle verem mikrobu ile bulaşık gıdalarla (Yem, su, ot gibi) mikrobu alırlar.

Tüberkülozlu hayvanın akıntı ve sperması mikrop taşıyorsa aşım yoluyla diğerlerine bulaşır.
Deri yoluyla bulaşma daha çok insanlarda görülür.
Belirtileri AkciğerTüberkülozunda :İniltili ve hızlı solunum, solunumda zorluk, zayıflama, halsizlik, yorulma, tüylerde kabarma-donuklaşma, kuru-kısa öksürük.

BağırsakTüberkülozunda : Sancı, ishal ve kabızlık, sümüklü ve kanlı dışkı, karına bastırınca ağrı, gerginlik ve sertlik olabilir.

Meme Tüberkülozunda: Meme içinde sert şişkinlikler, meme şeklinde bozukluk, ileri dönemlerde pıhtılı ve kanlı süt olabilir.
Rahime yerleştiğinde gebe kalmama, yavru atma görülür.

Korunma Yolları: Yılda bir veya iki defa ahırdaki bütün sığırlarda Tüberkülin testi uygulatarak, pozitif hayvanlar kesime sevk edilmelidir. Hastalığın yüksek oranda çıktığı ahırlarda test iki ayda bir uygulanmalıdır. Hasta ineklerin sütleri buzağılara verilmemelidir. Yeni satın alınan bir damızlık sığıra tüberkülin testi uygulanmalıdır. Hayvan bakıcıları ve hayvan ile teması olan diğer kişilerin her yıl tüberküloz yönünden muayeneden geçirilmesi yararlı olur.
Hayvanınız Verem mi?
İneğiniz gün geçtikçe zayıflıyorsa ?
Halsizlik ve iştahsızlık varsa ?
Bakışları donuk, tüyleri kabarıksa ?
Veremden şüphe ediniz. Hastalık sinsi ilerler, kendini belli etmemeye çalışır.
Tedavisi Nasıldır ?
Hayvanların tedavisi ekonomik değildir. Tüberkülozlu hayvanlar çevreye devamlı mikrop saçarak diğer hayvanlara ve insanlara hastalığı bulaştırırlar. Bu nedenle hastalık tespit edilenler mecburi kesime tabi tutulur. Tazminat verilir. Etler, hastalık yaygınsa imha edilir. Belli bir bölgesinde ise hastalıksız kısımlar kavurma olarak değerlendirilir.
Hayvanlarınızı Veremden Nasıl Korursunuz ?
* Sürüye kontrolsüz hayvan sokmayınız.
* Genç hayvanlarla yaşlıları bir arada bulundurmayınız.
* Buzağıları sağlam, kontrollü hayvanların sütleriyle besleyiniz.
* Hastalıklı hayvanlardan doğan sağlam buzağıları bu ortamdan uzaklaştırıp temiz bir yerde bakıp besleyiniz.
* Hayvan bakıcıları, süt sağıcıları ve hayvanlarla doğrudan teması olan bütün personeli verem yönünden kontrol ettiriniz.
* Hastalık kaynaklarını ortadan kaldırınız.
* Hayvanların bulundukları yerlere, yemliklere ve suluklara kanatlı hayvanların girmesine engel olunuz.
* Sığırlarla diğer kanatlıları aynı yerde barındırmayınız.
* Ahırların kalabalık olmamasına dikkat ediniz.
* Ahırınızı devamlı ve çok iyi şekilde temizleyip, sık dezenfekte ediniz.
* Hayvanları sürekli veteriner hekim kontrolü altında tutup, verem yönünden gerekli kontrolleri yaptırınız . Hastalık belirtisi göstermeyip Verem mikrobu taşıyan hayvanları başka bir yere ayırınız.
* Hayvanlarınızın bakım ve beslenmesine dikkat ediniz.
* Meme veremi yönünden süt ineklerinin gerekli kontrollerini muntazaman yaptırınız.

Kendinizi Hastalıktan Nasıl Korursunuz ?

Sığır tüberkülozunun halk sağlığı yönünden büyük önemi vardır. Çocuklara hastalığın bulaşması daha kolay olmaktadır. Hastalığın insanlara bulaşmasını önlemek için;
*Sütlerinizi kaynatmadan, pastörize etmeden, krema, tereyağı, peynir ve yoğurt yapıp insanlara yedirmeyiniz.
*Kendiniz de kaynamamış süt içmeyiniz, çocuklarınıza içirmeyiniz.
*Tüketeceğiniz sütleri kaynamasından itibaren en az 5-10 dakika daha karıştırarak kaynatınız.
*Sığır tipi verem insanlara çiğ etle de bulaşır. Bu nedenle kaçak hayvan kesmeyiniz, etlerinizi mutlaka mezbaha veteriner hekimine kontrol ettiriniz.
*Tüberkülozlu hayvanların etlerini Veteriner Hekim kontrolünde değerlendiriniz.
Bütün bunların yanında olumlu bir sonuç almak için;
* Hayvanlarınızın altlıklarını sık değiştiriniz.
* Barınaklarda dışkı oluklarını uygun bir şekilde bağlayınız.
* Havalandırma sistemine dikkat ediniz. Uygun hale getiriniz .
* Toplanan gübreleri dışarıya çıkararak ahırı temiz tutunuz .

* Mastitis (Meme İltihabı)

Süt veren hayvanlarda meme dokusunun iltihaplanmasına mastitis denir. İneklerin memelerini körelten, süt verimini yok eden, sütün yapısını bozan bir hastalıktır.Süt ineğinin değerini düşürür.Mastitis ineklerimizde çok yaygındır. Hastalanan meme lopları %20-30 az süt verir.

Belirtileri: Çabuk ilerleyen (akut ve subakut) mastitislerde memede şişlik, kızarıklık, ağrı görülür. Süt kanlı, pıhtılı ve bulanık renklidir. Bu tür mastitisler kolay anlaşılır ve hemen tedaviye başlanabilir.

Mastitisli bir inek memesi

Eğer hastalık hiçbir belirti göstermeden sinsice gelişiyorsa gizli mastitis (subklinik) fark edilemez. Yavaş yavaş memeyi harap eder. Bu hayvanlardan diğerlerine de hastalık bulaşır. Her an hastalık ilerleyip kronik hale dönüşebilir bunu engellemek için ineklerin devamlı kontrol edilmesi gerekir.

Nedenleri:Mastitisi meydana getiren faktörleri 3 ana başlık altında toplayabiliriz:
1- Mikroorganizmalar
2- Süt ineğine ait sebepler
3- Çevre koşulları

Mikroplar memede nasıl hastalık oluştururlar
Ahırlar kalabalık, altlıklar pis ve hayvanın meme başı yaralanmış ise, mikroplar meme başı kanalından girer. Hem çoğalır hem de meme dokusu içine yayılarak mastitis oluştururlar. Sarkık memeler, süt verimi yüksek olan hayvanlar ve güç sağılan hayvanlarda meme tam boşalmadığı için, mastitis sık görülür.
Hastalığı tespit etmek zor değil Gizli mastitislerin ortaya çıkarılması için her 15 günde bir CMT (Kaliforniya mastitis testi) uygulanmalıdır. Bu test ahırda kolaylıkla uygulanabilen, basit bir testtir. Bu testi bir veteriner hekime başvurarak öğrenir ve uygulayabilirsiniz.
Mastitisli memeyi tanımak zor değildir. Meme sarkık, kızarık, şiş ve dokununca ağrı veriyorsa, sağımdan sonra yumuşak ve esnek değilse, memede sertlikler varsa; usulüne uygun olarak alınan süt örneklerini en yakın laboratuvarda kontrol ettirerek hayvanın tedavisine başlamalısınız.

CMT testinin yapılışı

Mastitisli hayvanların tedavisine en kısa sürede başlanmalıdır. Ne kadar erken tedaviye başlanırsa o kadar iyileşme olasılığı vardır.
Tedavi : Laboratuvarın vereceği neticeye göre veteriner hekimin uygun gördüğü antibiyotiği ve diğer uygulamaları usulüne göre yapmalıdır. Rasgele kullanılan antibiyotikler hayvanı iyileştiremeyeceği gibi, ekonomik kayıplara da neden olacaktır. Tedavi süresince antibiyotiğin vücuttan atılma süresi hesap edilmeli bu süre içinde antibiyotikli sütler kullanılmamalıdır. Çünkü hem insan sağlığına zararlıdır hem de peynir, yağ gibi ürünler yapmaya elverişli değildir.

Memenin ilaçlanması

Korunma Yolları:Mastitisten korunmanın en etkili yolu temizliktir. Sağımdan önce ve sonra memeler iyice temizlenmelidir. Yerler kuru ve temiz olmalıdır. Hayvan yattığı zaman memeleri pisliğe bulaşmamalıdır.

Makine ile sağım yapılıyorsa sağım başlıkları memeye iyice yerleştirilmeli ve sağım sonunda önce ilaçlı suya daha sonra duru suya batırılarak temizlenmelidir. Memede süt biter bitmez başlıklar çıkarılmalı, her sağımdan sonra da başlıklar iyice temizlenmelidir.

Mastitise sık sık yakalanan inekler mutlaka sürüden çıkarılmalıdır.

* Tetanoz

Nedenleri: Etkeni Clostridium tetani adı verilen bir bakteridir. Bu bakterinin spor formları dezenfektanlara, ısıya dayanıklıdır ve toprakta uzun süre yaşar.

Tetanoz bütün hayvan türlerinde her yaşta görülebilir. Genellikle derin yaralar sonrasında meydana gelir. Tek tük olaylar tarzında görülür. Ölüm oranı yüksektir.

Belirtileri: Tipik belirtileri harekette isteksizlik, tutuk yürüyüş, atlama sehpası gibi durma, kuyruk ve kulakların dik olması ve ağzın açılmamasıdır.

Korunma Yolları: Buzağılarda göbek kordonu dezenfekte edilmelidir. Derin yaralar oksijenli su ile temizlenmelidir.

* Botulismus

Nedenleri: Hastalığın etkeni Clostridium botulinum adında bir bakteridir. Etken çürümüş-kokuşmuş hayvansal ve bitkisel atıklar, kadavralarda bulunur.

Fosfor eksikliği olan sığırlarda daha çok görülür. Hastalık genellikle tek tük olaylar halinde görülürdü. Ancak son yıllarda sığır yemlerine katılan et unu, kemik unu ve tavuk gübresinin yeterince ısı ve işleme tabi tutulmaması sonucu birden çok hayvanda görülebilir. Ayrıca silajdaki çürümüş kısımlar toksin içerebilir. Ölüm oranı %100’e yakındır.

Belirtileri: Çok hızlı seyreden olaylarda hiçbir belirti göstermeden ölüme yol açabilir. Diğer olaylarda adelelerde gevşeklik, arka ayaklarda başlayan halsizliğin öne doğru ilerlemesi, dilin felci gibi belirtiler görülür.

Korunma Yolları: Hayvanları dengeli besleyerek çürümüş, kokuşmuş hayvansal ve bitkisel atıklar ile kadavraların sığırlar tarafından yenmeleri önlenmelidir. Hastalığın görüldüğü yerlerde yaz başlarında aşı uygulatılmalıdır. Tavuk gübresi içeren rasyonların kullanılmasından 3-4 hafta önce aşı uygulatılmalıdır. Meraya tavuk leşlerinin atılmaması gerekir.

* İnfeksiyöz Nekrotik Hepatitis Hastalığı

Bu hastalık halk arasında “kara hastalık” olarak bilinir. Sığırlarda bazen ani ölümler olur. Bu hastalık bilhassa karaciğer parazitlerinin fazla bulunduğu yerlerde dikkati çeker.Hastalık karaciğer parazitlerinin gelişmelerine uygun olarak mevsimsel bir seyir takip eder. Bu nedenle daha çok yaz ve sonbahar aylarında çıkar.

Nedenleri:Hastalığın etkeni bir mikroptur. Bu mikrop sindirim sisteminde her zaman mevcuttur. Ancak, zararsız olarak bulunan mikroplar, kelebek parazitinin hareketi ile karaciğere geçerek hastalık meydana getirirler.
Hayvanların otladığı meralara hasta hayvanların pislikleri bulaştığı taktirde buradan bütün hayvanlar hastalığı alabilir. Karaciğer parazitlerinin gelişmeleri için sulak meralar iyi bir ortam olduğundan hastalık böyle meralarda otlayanlarda daha çok görülür.
Belirtileri:Hastalık aniden başlar ve hiçbir belirti göstermeden ölümle son bulur. Hayvan bakıcıları sabahleyin hayvanları ölü olarak bulur. Bazen ölümden çok kısa bir zaman önce hasta hayvanlarda durgunlaşma, sürünün arkasında kalma, yürütmek istenirse arka arkaya gitme ve yere düşme gibi belirtiler gözlemlenir. Hastalar göğüsleri üzerine yatarlar. Sakin bir ölüm vardır.

Teşhis:Hastalığın tanınması için hayvan kesildikten veya öldükten sonra karaciğer ve kalbin tüm olarak ve ayrıca kalp kesesi, göğüs ve karın boşluğu sıvıları ayrı temiz kaplarda, taze olarak kokuşturulmadan laboratuara getirilmelidir. Hastalığın pratikte etkili bir tedavi şekli yoktur.

Koruma yolları:Parazitler sulak meralarda çok bulunduğundan, hastalıktan hayvanlarımızı korumak için, bu gibi yerlerde hayvanları otlatmamak lazımdır. Eğer otlatmak mecburiyeti varsa, otlatılacak olan hayvanlarda ciddi parazit mücadelesi yapılmalıdır. Hayvanları bu hastalıktan korunması için düzenli olarak aşılanması gerekmektedir.

* Yanıkara

Yanıkara boyun, omuz ve kalça gibi adalelerin fazla olduğu vücut bölgelerinde sıcak, ağrılı ve gazlı ödemlerle kendini belli eden öldürücü bir hastalıktır.Ülkemizde sonbahar ve kış başlangıcında patates ve pancar ekimi yapılan tarlalarda otlatılan hayvanlar arasında görülmektedir. Hastalığa yakalanan hayvanların sayısı dikkate alınırsa, sığırlar hastalığa çok duyarlıdır.

Belirtileri:Hayvanda iştahsızlık, bitkinlik, diş gıcırdaması, sinirsel depresyonlar ve ağız köpürmesi görülür. Ateş birden yükselir. Hayvanlarda topallık göze çarpar. Solunum güçlüğü, kalp yetmezliği görülür. Vücut ısısı düşer ve hayvan 1-2 gün içerisinde ölür. Hastalığın teşhisi için, hastalıklı dokular kan ve ödem sıvısı laboratuara gönderilmelidir.

Tedavi:Hastalığın seyri çabuk olduğundan tedaviye fırsat bulunamaz. Hasta hayvanlara başlangıçta antibiyotik verilirse kurtulma şansı olabilir.

Koruma yolları:Yanıkara, mikropla bulaşık araziye bağlı bir enfeksiyon olduğundan, hayvanların böyle meralara sokulmaması gerekir. Hayvanlar her türlü yaralanmadan korunmalı ve yaralar sağaltılmalıdır. Aktif bağışıklık için aşılar başarı ile kullanılmaktadır.

* Listerioz

Nedenleri: Etkeni Listeria monocyotogenes adında bir bakteridir. Bu etken soğuğa dayanıklıdır, dışkı ve kuru toprakta 2 yıl kadar canlı kalabilir.

Sığırlardan çok koyunlarda görülür. Çoğunlukla ılıman iklimlerde ve kış aylarında ortaya çıkar. Özellikle silajla beslemenin yoğun olduğu işletmeler riskli olabilir. Ülkemizde son yıllarda koyunlarda sık görülmektedir. Hastalık oranı %10’a kadar yükselmesine rağmen, ölüm oran1 %100’e kadar ulaşabilir.

Belirtileri: Erişkinlerde yüksek ateş, uyku hali, düzensiz yürüme, dönme hareketi, baş yukarı doğru kalkık ve yüzde tek taraflı felç görülür. Ayrıca yavru atmaya ve buzağılarda septisemiye neden olabilir.

Korunma Yolları: Hastalığın görüldüğü yerlerde silaj miktarı azaltılmalıdır. Silajın toprakla teması önlenmeli ve hava ile temas eden kısımları yedirilmemelidir. Yurt dışında koyun ve keçilerde aşısı bulunmasına rağmen, sığırlarda etkili bir aşısı yoktur.
VİRAL HASTALIKLAR

* Şap
Nedenleri: Etkeni şap virusudur ve bu virusun 7 alt tipi bulunmakta olup, bunların da birçok alt tipi mevcuttur. Virus, dokularda, idrarda, sütte, dışkıda ve altlıklarda 1-3 hafta kadar canlı kalabilir. Etken çevre şartlarına çok dayanıklı olduğundan 250 km.lik bir çevreye yayılım gösterebilir, bu nedenle bir yerde şap hastalığı çıktığı zaman çok hızlı yayılır.

Bütün yaşlarda görülür. Hasta hayvanların her türlü akıntı ve salgıları hastalık kaynağıdır. Bulaşma, bulaşık yem ve suların alınmasıyla, solunum yolu ile ve bulaşık malzemelerle direkt temasla meydana gelir. Hastalığın yayılmasında kontrolsüz hayvan hareketlerinin, yabani çift tırnaklı hayvanların (özellikle yaban domuzları) rolü büyüktür. Et ve et ürünleri, deri, süt ve süt ürünleri hastalığın yayılmasında rol oynarlar. Hastalık oranı %100’e ulaşabilir. Ölüm oranı erişkinlerde %2, buzağılarda %20’nin üzerindedir. Erişkinlerde ölüm oranı düşük gibi görülmesinin yanında, hastalığı atlatanlarda uzun süre ayak ve meme bozukluğu yarattığı için büyük ekonomik kayıplara neden olur. İhbarı mecburi bir hastalıktır.

Belirtileri: Yüksek ateş, durgunluk, dudak şapırtısı, ağızdan sicim gibi salya akışı, çiğneme güçlüğü, ayaklarda topallık, buzağılarda hızlı soluma ve ölüm görülür.

Korunma Yolları: Altı aylıktan büyük sığırlarda 6 ayda bir bölgeye uygun suş veya suşlarla hazırlanmış aşıların yaptırılması (hastalığın sık görüldüğü yerlerde 4 ayda bir tekrarlanabilir) zorunludur. Şap çıkan ahırlar Veteriner Hekimin önereceği dezenfektan madde ile dezenfekte edilmelidir. Şap hastalığının önlenmesinde aşı kadar önemli diğer bir husus ta kontrolsüz hayvan hareketleridir. Şap virusunun birçok alt tipi bulunduğundan aşı zaman zaman yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenle menşe şahadetnamesi olmayan sığırlar satın alınmamalıdır.

* Sığır Vebası

Nedenleri: Etken sığır vebası virusudur. Bu virus -20 °C’da canlılığını aylarca korur.
Bütün yaştaki sığır ve mandalarda görülür. Hastaların akıntı ve salgıları hastalık kaynağıdır. Bulaşma başta solunum yolu olmak üzere sindirim ve hatta deri yolu ile gerçekleşir. Çok hızlı bulaşması ve ülke çapına kadar yayılması, hastalık oranının %100, ölüm oranının %90-100 olması nedeniyle son derece önemli ve ihbarı mecburi bir hastalıktır.

Belirtileri: Başlangıçta yüksek ateş, iştahsızlık, durgunluk, tüylerin ürpermesi, burun ve gözyaşı akıntısı görülür. Takiben ağızdan salya akıntısı ve pis koku gelir. 4 ve 5. günden sonra çok şiddetli bir ishal ve 6-12 gün içerisinde ölümle sonuçlanır.

Korunma Yolları: Hasta ve hastalıktan şüpheli ve bulaşmadan şüpheli olan hayvanların tümü imha ettirilmeli, bulaşık maddelerle birlikte derin çukurlara gömülerek kireçlenmelidir.
Hastalık çıkan bölgelerde her yaştaki sığırlar aşılatılmalıdır.Karantina tedbirlerine sıkı sıkı uyulmalıdır.
* Gangrenli Sığır Nezlesi (Koriza)

Nedenleri: Hastalığın etkeni Herpes virustur. Koyunlar bu virusun taşıyıcısıdırlar. Diğer bir deyişle kendileri hasta olmadan, bu mikrobu taşırlar.

Kuzulayan koyunlarla bir arada tutulan sığırlarda daha çok görülür. Doğum yapmış koyunların genital kanal akıntıları hastalığın kaynağıdır. Bulaşma bulaşık materyalin ağız ve hatta solunum yolu ile alınmasıyla olur. Hastalık tek tük olaylar halinde seyretmesine rağmen, ölüm oranı yüksek olduğundan önemlidir.

Belirtileri: İştahsızlık, durgunluk, yüksek ateş, belirgin burun akıntısı, hırıltılı soluma, gözyaşı akıntısı, ışığa bakamama, gözünü açamama, gözlerde bulanıklık ve bazılarında çok şiddetli ishal meydana gelir.

Korunma Yolları: Sığırlar koyunlarla ve özellikle kuzulayan koyunlarla bir arada barındırılmamalıdırlar.

* Bulaşıcı Sığır Rhinotracheitisi (IBR)

Nedenleri: Hastalığın etkeni Herpes virustur.Bu virusun alt tipleri bulunmaktadır.
Hastalığın asıl formu 6 aylıktan büyüklerde görülür. Her mevsimde ortaya çıkar ve hayvan hareketlerinin yoğun olduğu dönemlerde daha fazla gözlenir. Virus akıntı ve salgılarla çevreye yayılır. Bulaşma başlıca solunum ve genital yolla olur. Virus dondurulmuş boğa spermasında bir yıl kadar canlı kaldığı için sperma yolu ile de bulaşır. Hastalık oranı %10-40 dolayında olup, ölüm oranı düşüktür. Ancak süt sığırcılığında yavru atma ve buzağı ölümlerine yol açması, besi sığırlarında da şiddetli akciğer hastalıklarına ve verim düşüklüğüne neden olmasından dolayı sığırcılıkta son derece önemli bir hastalıktır.

Belirtileri: IBR erişkinlerde solunum, yavru atma, buzağılarda encephalitis ve septisemi formları ile seyreder.

Solunum formu: Ani başlayan yüksek ateş ve iştahsızlık, göz çevresi ve burunda kızarıklık, gözyaşı ve burun akıntısı, öksürük görülür. Olaylar akciğer hastalıklarına dönüşebilir.

Yavru atma formu: Solunum formu veya canlı IBR aşılarından 3 ay sonra gebeliğin 5-8. aylarında yavru atma meydana gelir. Encephalitis (beyin iltihabı) ve septisemi formları daha az görülür.

Korunma Yolları: Doğal ve suni tohumlamada kullanılan boğalar bu hastalık yönünden negatif olmalıdırlar. Hastalığı önlemede diğer önemli bir yol aşı uygulatmaktır.

* Enzootik Pneumoni
Nedenleri: Hastalığın asıl etkenleri IBR virusunun da yer aldığı solunum sistemi viruslarıdır. Hastalığın ilerlermesiyle Pasteurella’lar başta olmak üzere çeşitli bakteriler devreye girer.
En çok 2-6 aylık dönemdeki ahır şartlarındaki buzağılarda meydana gelir. Kış aylarında ahırlarda havalandırmanın yetersiz olması, kalabalıklık, yeni hayvan satın alınması, kötü beslenme hastalığın çıkışında rol oynar. Bulaşma solunum yolu ile olur. Hastalık oranı %100’e ulaşabilir, ölüm oranı %5-30 arasında değişir. Ahır şartlarındaki buzağıların önemli problemidir.
Belirtileri: Ateş, iştahsızlık, durgunluk, burun akıntısı, hızlı soluma, öksürük gibi belirtilerle dikkati çeker.
Korunma Yolları: Ahırların yeterince havalandırılması son derece önemlidir. Ahırlarda ideal sıcaklık 12-21 °C, nem oranı % 65-70 olmalıdır. Ahırlar aşırı kalabalık olmamalı, ideal olarak 3-4 aylık bir buzağı için 15 m3 hacim gereklidir. Buzağılar solunum sisteminin karma aşıları ile aşılatılmalıdır. Ancak, hastalığın birden çok mikrobu ve hazırlayıcı nedeni olduğundan tek başına aşı yaptırılmasından her zaman sonuç alınmayabilir. Bu nedenle ahır şartlarının düzeltilmesi son derece önemlidir. Mümkünse buzağılar ferdi bokslar içinde, ahır dışına alınmalıdırlar.
* Deride Mantar Hastalığı (Trikofiti)
Nedenleri: Hastalığın nedeni çeşitli Trikofiton mantarlarıdır. Mantarlar karanlık ve rutubetli ahırlarda uzun süre canlı kalırlar.
Kış aylarında ve gençlerde daha çok meydana gelir. Hastalık oranı çok yüksek olabilir.
Belirtileri: Deride, özellikle baş ve boyun bölgesinde gri-beyaz, asbest görünümde yaklaşık 3 cm çapında kıl dökülmesi ve kepeklenme görülür.
Korunma Yolları: Ahıra hasta hayvan alınmamalı, hastalık çıktığında derhal ayrılmalı ve tedavi ettirilmelidir. Ahır şartları mümkün olduğu kadar düzeltilmeli, kalabalık ve rutubetli ahır ortamlarından uzak tutulmalıdırlar. Hastalığın sık görüldüğü yerlerde koruyucu olarak trikofiti aşısı yaptırılmalıdır.

* Anaplasmoz
Nedenleri: Başlıca etkeni Anaplasma marginale adındaki kan parazitidir.
Genellikle erişkinlerde görülür. Kenelerle, kan emici sineklerle ve hatta bulaşık iğne ve benzeri aletlerle bulaşır. Çoğunlukla Nisan ve Ekim ayları arasında görülür. Hastalık oranı çok değişkenlik gösterirken, ölüm oranı %30-50 arasındadır.
Belirtileri: Süt veriminde düşme, dalgalı ateş, iştahsızlık, süt veriminde düşme, solgunluk, koyu sarı idrar yapma gibi belirtiler bulunur.
Korunma Yolları: Kene ve sinek mücadelesi yapılmalıdır. Bulaşık iğne ve aletlerin bir diğer hayvana kullanılmamasına özen gösterilmelidir.

* Kriptospiroz

Nedenleri: Etkeni Cryptosporodium parvum’tur. Hastalığın meydana gelmesinde rota, corona viruslar, ağız sütünün yetersiz verilmesi, kötü bakım ve çevre şartlarının rolü bulunur.5-25 günlük buzağılarda görülür. Hasta olanlar hastalık kaynağıdır. Bulaşma serin ve nemli ortamlarda doğrudan ya da bulaşık yem ve suların alınması ile olur. Hastalık oranı %70’e ulaşabilir. Ölüm oranı da bazı olaylarda yüksek olabilir. Buzağı sağlığı açısından önemli bir hastalıktır.

Belirtileri: Hafif-orta şiddetli, sarı, sarı-kahverenkli, sümüksü ve bazen kan içerebilen krema niteliğinde ishalle seyreder.

Korunma Yolları: Çevre temizliğine ve buzağıların yeterli ağız sütü almasına özen gösterilmelidir. Hastalığın önlenmesi için ilk 2 hafta bireysel padoklarda tutulması yarar sağlar. Hastalar mutlaka ayrı tutulmalıdır. Çevre ve barınaklar dezenfektanlarla temizlenmelidir

Nedenleri: Hastalığın etkeni Eimeria’lardır. Bu etkenlerin etkili olması için 13-32 °C sıcaklık ve rutubetin olması önemlidir.
En sık 2-4 aylık buzağılarda genellikle ahır şartlarında, kışın ve ilkbahar başlarında ortaya çıkar. Bulaşma bulaşık yem ve suların ağız yoluyla alınması ile şekillenir. Hastalık oranı düşüktür, fakat bazen yüksek olabilir. Ölüm oranı düşüktür.

Belirtileri: Kötü kokulu, kan, mukus içeren ve uzun süre seyirli ishal ve ıkınma ile seyreder.

Korunma Yolları: Hastalığı önlemek için bireysel barındırma önemlidir. Hastalık olan yerlerde suni emzirme yapılmalıdır. Aşırı rutubet önlenmelidir. Altlık en geç 5 günde bir değiştirilmelidir. Veteriner Hekimin önereceği dezenfektan madde ile barınaklar temizlenmeli ve vereceği ilaç ağız yolu ile kullanılmalıdır.

KAN PARAZİTLERİ:
* Babesioz (Piroplazmoz)

Nedenleri: Hastalığın etkenleri başlıca Bab esia bovis ve Babesia bigemina adında kan parazitleridir.

Hastalık 6 aylıktan büyüklerde görülür. Hasta hayvanlar hastalık kaynağıdır. Bulaşma kenelerle meydana gelir. Bu nedenle Nisan – Ekim ayları arasında daha çok ortaya çıkar. Tedaviye geç kalınanlarda ölüm oranı yüksek olabilir.

Belirtileri: Ani başlayan yüksek ateş, durgunluk, iştahsızlık, süt veriminin düşmesi, sarılık ve koyu kırmızı idrar yapma ile seyreder.

Korunma Yolları: Kenelerle mücadele yapılmalıdır. Kene görülen mevsimlerde 2-3 günde bir bacaklar ve karın altı gibi bölgeler kontrol edilmeli, gerekirse ilaçlanmalıdır.

* Theleiroz (Sıtma)

Nedenleri: Etkeni ülkemiz için Theleria annulata adı verilen kan parazitidir.

Hastalar ve hastalığı atlatanlar hastalık kaynağıdır. Bulaşma kenelerle meydana gelir. Çoğunlukla Nisan- Ekim ayları arasında ortaya çıkar. Hastalık oranı %100’e kadar yükselirken, kültür ırkı sığırlarda ölüm oranı da aynı orana ulaşabilir. Bu nedenle en önemli kan paraziti hastalığıdır.

Belirtileri: Yüksek ateş, iştahsızlık, süt veriminin belirgin olarak düşmesi, birkaç gün içerisinde solgunluk, bazen hafif sarılık ile seyreder.

Korunma Yolları: Kenelerle mücadele yapılmalıdır. Hastalığın sık görüldüğü yörelerde kene mevsiminden önce aşı yaptırılabilir.

SIĞIRLARDA ÖNEMLİ İÇ VE DIŞ PARAZİTLER

Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli ya da geçici olarak yaşayıp beslenen diğer canlılara parazit denir. Hayvanların verimlerini düşürürler, onları kansız, cansız bırakırlar.
Bu zararlılar iç ve dış parazitler olarak iki grup altında toplanırlar.
İÇ PARAZİTLER

Sığırların iç organlarına yerleşirler. Akciğer, karaciğer, mide-bağırsak tercih ettikleri organlardır.

* Karaciğerde yerleşen önemli parazitler:
Kum kelebeği,
Yaprak kelebeği,
Yılan kelebeği.

Kum Kelebeği:
Karaciğer safra yollarında ve safra kesesinde yaşar. Yumurtaları, sığırın dışkısı ile dışarı çıkar. Bunları otlar arasındaki sümüklü böcekler alır. Sümüklü böcekte gelişen parazit, larva halini alır ve sümüklü böcekten ayrılır. Daha sonra karıncalara geçer. Bu karıncaları ot ile birlikte yiyen sığırlar parazite yakalanmış olurlar.

Yaprak Kelebeği:

Sığırların karaciğerinde çok sık görülür. Bu kelebeğin gelişmesinde su sümüklüleri denilen sümüklü böcekler rol oynar. Çayırlık yerlerde, az akıntılı su kenarlarında bu sümüklü böcekler çok bulunduğu için, buralarda otlayan sığırların paraziti alması kesindir.

Yılan Kelebeği:

Bu parazit de karaciğerde yaşar ve gelişmesi de yine su sümüklü böceklerin varlığına bağlıdır. Her üç parazit bir arada veya ikisi birden ya da yalnız biri karaciğerde bulunabilir.

Karaciğer kelebekleri

Görüldüğü gibi bu parazitin hayvanlara bulaşmasında en önemli etken sümüklü böceklerdir. Bu nedenle sümüklü böceklerle mücadele etmek gereklidir. Ayrıca bataklık alanlar kurutulmalıdır.
Karaciğerinde kelebek bulunan hayvanlarda kilo kaybı, kansızlık görülür. Sağmal ineklerin süt verimi yarı yarıya azalır. Bu yüzden yurt ekonomisi büyük zarara uğrar. Kelebekli hayvanlar ilaçla tedavi edilebilir.
* Sistiserk (Cysticercus bovis):

Bu kistlerin kaynağı insanların bağırsaklarında yaşayan bir şerittir. Silahsız tenya da denilen ve halk arasında da abdest bozan adını alan bir parazittir. Tenyanın halkaları dışkı ile ya da kendiliğinden dışarı çıkar. Bunların kendileri veya yumurtaları yapıştıkları otlarla sığırlar tarafından yenilince, hayvanlar paraziti almış olurlar. Kaslarda kistler oluşur. Sistiserkli etler yenilmemeli, imha edilmelidir.

Sistiserkli etler
* Ekinokok:

Köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerittir.Bunun yumurtası dışkı ile dışarı çıkar.İnsanlar ağız yoluyla bunları alırlarsa,akciğerlerinde, karaciğerlerinde, böbreklerinde, dalaklarında içi su dolu kistler oluşur.

Kistli iç organlar (karaciğer, akciğer, dalak, böbrek) hiçbir şekilde köpeklere yedirilmemelidir. Aksi halde köpeklerde şeritler oluşur. Yumurtalarını alan insanlarda ve sığırlarda ise Ekinokok kistleri meydana gelir. Bu nedenle, kistli iç organlar asla köpeklere verilmemeli, derin çukurlara gömülmeli veya yakılarak imha edilmelidir.

Kistli karaciğer
* Akciğer Kıl Kurtları:

Sığırların akciğerlerinde yaşarlar ve akciğer iltihabına yol açarlar. Akciğer kıl kurtlarının mevsimsel dağılışı, bölge iklimine, otlatma sistemine, mera bulaşma kaynaklarına, konak hassasiyetine, ilaçlama zamanına, hayvanların yaşına ve yavrulama dönemine bağlı olarak değişir. Hastalık, yağışların fazla olduğu bölgelerde ve yıllarda daha büyük zararlara yol açar.
Tedavi, parazitin yaygınlığı, mera ve bölgesel iklim koşulları göz önünde tutularak yapılmalı; hayvanlar meraya çıkmadan önce ve sonra olmak üzere yılda iki defa ilaçlanmalıdır. Arakonakçı olan kara sümüklüleri ile mücadele yapılmalıdır.
* Mide-Bağırsak Kıl Kurtları:

Midede ve ince bağırsaklarda yaşayan parazitlerdir. Dışkı ile dışarı çıkan yumurtalar, bulaşık otların ağız yolu ile alınması sırasında başka hayvanlara geçerler.

* Askaritler:

Özellikle genç danalarda daha çok görülür. Ayrıca sütle de bu parazitler bulaşabilmekte, anasını emen buzağılar, askaritleri sütle almaktadırlar. Askaritleri alan hayvanlarda ishal ve zayıflama görülür. Askaritli hayvanlar ilaçla tedavi edilebilirler.

DIŞ PARAZİTLER

Hayvanların derisinin içinde veya üzerinde yaşayan parazitlerdir.

* Hipoderma bovis:

Hipodermozis (Nokra) hastalığının etkenidir. Halk arasında buna büvelek, nokra, akra gibi isimler verilir. Bu sinekler soktuğu zaman hayvanlar çılgına dönerler. Sığırlar bu sineğin sesini duyunca nereye kaçacaklarını şaşırırlar. Erkek ile çiftleşen dişi sinekler, yumurtalarını sığırların üzerine, kılların dibine bırakırlar. Bu yumurtalardan uygun şartlarda küçük kurtçuklar (larvalar) çıkar. Bu kurtçuklar hemen deriyi deler, deri altına girer. Oradan doğruca sırt bölgesinde deri altına geçip yerleşirler, deri altında şişlikler meydana getirirler ve hayvanın derisini delerek büyük tahribatlara yol açarlar.

Bu delikler, deri altındaki kurtçukların salgıladığı özel salgının deriyi eritmesi sonucu meydana gelir. Böyle derilerin değeri çok düşer. Nokralı deri tabaklanamaz, işlenemez. Bu yüzden yurt ekonomisi milyarlarca lira kayba uğramaktadır.

Hipoderma (Büvelek)
Derilerin tahrip olmasına izin vermeyelim. Sığır derisi çok kıymetli bir malzemedir. Gerek işlenmeden, gerek işlenerek, ülkemiz ihracatında önemli bir döviz getirisine sahiptir. Bu nedenle nokra ile mücadele edilmesi şarttır. Bu hastalığa karşı çok etkili ilaçlar vardır. Önemli olan ihmal etmeden, üşenmeden ilaçlama yapmaktır. Bu ilaçlar hem ucuz, hem kullanımı kolay, hem de tam etkilidir.

Bu parazitle mücadelede Nokra larvalarının omurilikte bulunduğu kasım ortasından ocak sonuna kadar sistemik ilaçlarla ilaçlanmamalıdır.

Nokralı bir hayvan

* Uyuz:

Sığırlarda kaşıntıya ve tüylerin dökülmesine sebep olan bir hastalıktır. Uyuzu, uyuz böceği denilen, çok küçük parazitler deri altına yerleşerek meydana getirirler.

Boyun, kuyruk sokumu, memelerin üst kısmı, boğaların cinsel organları bölgesi en çok yerleştikleri bölgelerdir. Hayvanlarda sürekli bir kaşıntı, tüy dökülmesi, deride kalınlaşma, kıvrıntılı ve kuru kabuklarla örtülme görülür. Meydana gelen geniş lejyon hayvanı yavaş yavaş zayıflatır, hatta öldürebilir.

Uyuz hastalığı zayıf hayvanlarda daha sık görülür. Sağlıklı ve bakımlı hayvanlar bu hastalığa karşı daha dayanıklıdırlar. İlaçla tedavi mümkündür.
Püskürtme veya banyo şeklindeki ilaçlarla mücadele yapılır.

Uyuz hastalıklı sığır

* Kene:
Halk arasında sakırga adı da verilen keneler, insan ve özellikle hayvanlarda çok önemli zararlara yol açarlar. Kan emerek yaşamlarını sürdürürler ve bu şekilde hayvandan hayvana pek çok hastalık naklederler. Soktukları yerler kızarır ve iltihaplanır. Keneler kan emmeleri sırasında, ne kadar kan hastalığı varsa hayvanlara bulaştırırlar.

Kene
* Bit Enfestasyonu

Nedenleri : Kan emici bitler ve yalayıcı bitler neden olur. Kapalı ahır şartları ve aşırı kalabalık ortam hastalığın yayılmasını artırır.
Gençlerde, sonbahar sonu – ilkbahar başlangıcı arasında daha çok görülür. Hastalık oranı çok yüksek olabilir.
Belirtileri: Deride kıl dökülmesi, kızarıklık, kabuklanma ve kaşıntı ile seyreder.

Korunma Yolları: Ahırların fazla kalabalık olması önlenmelidir. Hastalar ayrı tutulmalı ve kısa sürede tedavi ettirilmelidir
Solunum rahatsızlıkları
BVD virüsü her yaştan sığırda sıklıkla solunum rahatsızlıklarına yol
açar (en çok da geçici enfeksiyonlarda).
Bazı virüs kaynakları doğrudan veya sıklıkla dolaylı olarak (bağışıklık
sisteminin zayıflamasıyla) solunum organları üzerinde etkili olarak
başka hastalık yapıcı ajanların (VRSB, BoHV1, Mannheimia, Pasteurella,
Mycoplasma, vb.) işlerini kolaylaştırır.
BVD virüsünün yarattığı kalıcı enfeksiyonun son aşaması genellikle
iltihaplı zatürredir.

Ülkemizde sığır eti fiyatının yüksekliğinden yoğun bir şekilde
şikayet edilirken, fiyatının yıllardır artmadığı, hatta son
zamanlarda düşmeye başladığı üzerinde pek durulmamaktadır.
Türkiye sığır eti fiyatı özellikle AB ülkelerindeki fiyatlarla
karşılaştırılmakta, söz konusu ülkelerdeki fiyatın ülkemizdekinden
düşük olması çoğunlukla bu ülkelerdeki yem fiyatlarının
düşüklüğü ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Özellikle de söz konusu
coğrafyada meraların yeterliliği ve kaba yem üretiminin fazlalığına
vurgu yapılmaktadır. Ama ülkemizde; et ve süt piyasalarının
istikrarsızlığından, benimsenen politikalar ve politika araçlarının
yetersizliğinden, yem ve yem ham maddelerinin ne ölçüde
güvenilir olduğundan, makine ekipman, mazot vb. gibi unsurların
yüksek fiyatlı olmasından kaynaklanan maliyet artışından, hayvan
sağlığı harcamalarının yüksekliğinden, üreticinin eğitim eksikliği
ve hizmetlerinin yetersizliği gibi sebeplerle genç hayvan
ölümleri başta olmak üzere hayvan kayıplarının fazlalığından ve döl
veriminin düşüklüğünden pek söz edilmemektedir. Oysa, bunlar
dikkate alınmadan yapılacak değerlendirme ve kıyaslamalar hem
gerçekçi olmamakta hem de, bugüne kadar olduğu gibi, hiçbir işe
yaramamaktadır.
Tarımsal üretim değerinde büyük bir paya sahip olan hayvansal
üretim hem ülke insanlarının yeterli düzeyde ve nitelikli bir biçimde
beslenmesi hem de kırsal alanda yaşamın sürdürülebilirliği için
vazgeçilmez bir unsurdur. Ancak, yıllardır bu alanda yaşanan
sorunların çözülememesi, hatta her geçen gün büyümesi,
kırsaldan göçü hızlandırmış ve Türkiye potansiyelinin altında
hayvansal üretime mahkum edilmiştir. Bu süreçte ısrarla sürdürülen
hatalı uygulamalardan biri aile işletmelerini korumak yerine
sermayeye dayalı sanayi tipi işletmelerin kurulmasını özendirmek
ve desteklemek olmuştur. Bu yaklaşım da, üretimden vazgeçen
aile sayısının her geçen gün artmasına ve kırsalda hayvan varlığı ve
hayvansal üretimin iyice gerilemesine yol açmıştır.
VII
Hayvansal üretimin önemli sorunlarından biri hayvan hastalıklarının
yaygınlığıdır. Buna bir de hastalıklardan korunma ile teşhis ve tedavi
konularındaki yetersizlikler eklenince, bir yandan işletmeler büyük
ekonomik kayıplara uğramakta, diğer yandan da hayvanlardan insana
bulaşan hastalıklar nedeniyle hem üreticilerin hem de tüketicilerin
sağlığı büyük bir risk altına girmektedir.
Türkiye’nin özellikle güney ve doğudaki kara sınırlarından kaçak hayvan
girişlerinin önlenememesi, ülke içerisinde hayvan hareketlerinin
çokluğu, ithalatın sürüyor olması hem bilinen hastalıkların hızla
yayılmasına hem de yakın tarihimizde pek rastlanmamış hayvan
hastalıkları ile tanışmamıza neden olmaktadır. Yaklaşık 2 yıl önce
(2014 yılında) yaşanan Sığır Çiçeği (Nodüler Ekzantemi, Lumpy Skin
Disease (LSD)) hastalığı ve 2015 yılında yaşanan şap salgını (Nepal
Şapı, Asya-1 Virüsü) bu hastalıklardan sadece birkaçıdır.
Türkiye’de buzağı ölümlerinin %10’dan fazla olduğuna ilişkin ifade ve
beyanlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu ifadeler doğru kabul edilse ve
ölümlerin yarısı engellenebilse, örneğin zayiat %10’dan %5’e çekilse,
bir yılda doğuran dişi sığır sayısı 5 milyon baş olduğunda bile, ülkede
her yıl fazladan yaklaşık 250 bin baş kasaplık hayvan elde edilebilir.
Bu da ülke sığır karkası üretiminin neredeyse 65-70 bin ton artması
anlamına gelir. Türkiye’nin Ağustos 2010-Aralık 2015 arasındaki altı
yıla yakın sürede yaklaşık 1 milyon 250 bin baş kasaplık ve besilik
sığır ile yaklaşık 200 bin ton karkas ithal ettiği bilindiğinde, buzağı
ölümlerini azaltmanın değeri de daha iyi anlaşılmış olur.
Üreticiler olarak, işletmelerimizi hastalıklardan korumak, sığırlarımızın
uzun ömürlü ve verimli olmalarını sağlamak, buzağı ölümlerini
en aza indirmek gibi konulara azami dikkat etmemiz gerekir.
Yalnız bu işin önemli bir ayağının da Veteriner Hekimlik olduğu
akıldan çıkarılmamalı, Yetiştirici Birlikleri ve Kooperatifler gibi üretici
örgütlerinin üyelerine hayvan sağlığı hizmeti vermesini mümkün ve
kolay kılacak düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Böylece hem
ülkede hayvan hastalıklarıyla mücadele daha başarılı olacak, hem de
üreticilerin hayvan sağlığı harcamaları geriletilebilecek, dolayısıyla
üretici gelirleri artacaktır.
VIII
Üretici gelirlerinin artırılması, kırsal alanda refahın yükseltilmesinin de
itici gücüdür. Bir başka ifade ile şehir ile kırsal kesim arasında, kırsal
kesim aleyhine olan farklılıkları azaltmanın veya ortadan kaldırmanın
öncelikli unsurlarından biri üretici gelirlerini artırmaktır. Artan gelir
refah artışına yönlendirildiğinde, hem kırsal kesimde tarımsal üretime
devam etmek istemeyen genç kuşağın gerekçelerinden bir kısmı
ortadan kalkacak, hem de çocuklarımıza devredeceğimiz işimizi
sürdürmek ve geliştirmek için daha fazla çaba harcama isteğimiz
güçlenecektir.

Son Kullanılan Kelimeler